|
|
|
|
|
|
İlk nişanlım da kanserden ölmüştü
Serap Aksoy eşi Aydın Güven Gürkan'ın ölümünün ardından ilk kez Pazar SABAH'a konuştu.
Geçtiğimiz hafta vefat eden, politikacı eşi Aydın Güven Gürkan'ın yasını tutan Serap Aksoy, "Bu benim yazgım. 25 yıl önce de nişanlım kanserden ölmüştü. Aydın da öleceğini biliyor ve hazırlanıyordu" diyor.
Öleceğini biliyordu benimle vedalaştı
Geçtiğimiz hafta kaybettiğimiz eski politikacı Aydın Güven Gürkan'ın sanatçı eşi Serap Aksoy: "25 yıl önce nişanlım kanser oldu ve bir yıl içinde onu kaybettim. Aradan 25 yıl geçti. Kocam kanser oldu ve onu da kaybettim. Bu benim yazgım".
Bu röportajı yapmak çok zordu. En yakınını kaybetmiş bir kadın ve siz ona, o en yakınının gidişini soruyorsunuz. O anda neler hissettiğini, ona bıraktığı vasiyeti... Onun en mahrem anlarına, kocası için çektiği acıya tanıklık etmek istiyorsunuz. Çok zor. Gerçekten. Serap Aksoy da istekli değildi bu röportaj için. Ama öyle çok kişi tutuyor ki şu an Aydın Güven Gürkan'ın yasını, öyle çok seveni varmış ki... Bütün bu sevgi seli Aksoy'u acısından da çok "sevgisini" paylaşmaya ikna etti.
- İnsan en yakınını kaybedince ölüm korkusu da yok mu oluyor? - Yaklaşık 25 yıl önce nişanlımı kanserden yitirdim. Bir yıl boyunca onun yanındaydım, gene mesleğimi bırakmıştım. Ve sonunda kaybettim. O anda her şey anlamını yitirmişti. İşte o zaman ben ölüm korkumu bitirdim. Aydın'dan sonra ise artık hiç böyle bir korkum yok. Sevdiğim zaman iliklerime kadar seviyorum. Bir aile büyüğüm şöyle der bana: "Sen insanları yutuyorsun adeta". Çok doğru.
- Böyle bir şey yaşadığınızı bilmiyordum. Aydın Bey'i kaybedince aynı kabusu ikinci kez yaşadığınızı düşündünüz mü? - Bunun bir yazgı olduğunu düşündüm. Öğrenmem gereken çok şey var belki de yaşamda. Kendimi o kadar dolu ve zengin hissediyorum ki şu anda. Bu soruların cevabını hep metafizik kitaplar okuyarak almaya çalıştım ve hiçbir zaman isyan etmedim. Hatta Aydın hastalandığında hiç isyan etmedim. O zaten o kadar büyük bir olgunlukla karşıladı ki, hastalığı bir yol kazası olarak kabul etti.
CENAZESİ RÜYAMDAYDI - Hastalık ortaya çıkmadan önce hayatlarınızda neler yapıyordunuz? - Evliydik. Ben TV 8'de "Alkışlar" adında bir kültür sanat programını yapıyordum. Aydın ise hastalanmadan bir yıl önce çok ciddi bir depresyona girdi. Sonra da "Ben rejim yapacağım" dedi. Psikiyatriste gittim, anlattım. Doktor, "Ciddi bir depresyon tablosu anlatıyorsunuz", dedi. Bu arada Aydın sadece okuyor. Sokağa çıkmıyor, eve kimsenin gelmesini istemiyor. Bu aşağı yukarı bir yıl sürdü. Meğer o dönemde çok ciddi bir tümör taşıyormuş midesinde.
- Farkında değilsiniz ama? - Değildik. O da değil. İlk duyduğum gün çok ağır bir sarsıntı geçirdim. Anladım ki, insan burun buruna bile yaşasa, yanındaki varlığın ne yaşadığını bilemiyor. Meğer Aydın 30 yıl önce de bağırsak tümörü geçirmiş. Depresyonda olduğu dönemde defalarca doktora götürmek istedim, gitmedi. Belki de, yıllar önce yaşadığı bir gerçekle yeniden karşılaşmaktan ürktü. O dönem rüyamda Aydın'ın cenazesini görmüştüm. Anneme anlattım. Annem dedi ki, "Çok uzun ömürlü olacak evladım". Ama o rüyadan sonra bende tedirginlik başladı. Rüyayı hiçbir zaman anlatmadım Aydın'a. Gerçek cenazesi de rüyamdaki gibiydi, kalabalık ve sevgi dolu.
- Rüyayı gördüğünüzde hastalıktan haberdar mıydınız? - Değildim. Bu rüyadan iki ay sonra öğrendik hastalığı. Hayatımda kaybettiğim insanların hepsinin öldüğünü, ölümlerinden önce rüyamda gördüm.
- Hastalığı nasıl öğrendiniz? - Bodrum'daydık. Denize gidiyorduk. Çok mutlu bir günümüzdü. Yemeyi çok seven bir insandı. Canı bir şey istedi, ne olduğunu hatırlamıyorum. Yedi ve kustu. O an içime bir bıçak saplandı. Hemen "Ankara'ya gidiyoruz" dedim. Ertesi gün ameliyattaydı. Ondan sonra hayatımın en zor rolünü üstlendim.
- Mutluluk rolü mü? - Umut rolü. Aydın'ın önünde bir kez bile ağlamadım.
- Öleceğini düşünüyor muydu? - Ölüm kelimesini benimle hiç konuşmadı. Duygularını hiç anlatmadı. Ama uzun bir yolculuğa çıkacakmış gibi gizli gizli her şeyin organizasyonunu yapıyordu. Çok gerçekçi ve güçlü bir adamdı. En ufak bir yaşam şımarıklığı yapmadı. Her zaman duygu sömürüsünden kaçındı. Ama doktorlar bana "En fazla 6 ay yaşar", demişlerdi.
- Hiç vedalaştınız mı? Hani söylemez size, ama siz onun veda konuşması olduğunu bilirsiniz? - 2,5 yıl önce hastalığını ilk öğrendiği zaman beni karşısına aldı ve, "İnsanlar karşılaşırlar, birlikte olurlar, birbirlerini severler ama bazen bu bir yıl sürer, bazen 10 yıl, bazen 30 yıl. Ama ayrılmak kaçınılmazdır. O yüzden bu durumu dramatize etme lütfen. Hiç üzülmeni istemiyorum", dedi. Vedaydı bu tabii.
Elif KORAP
|
|
|
|
|
|
|
|
|