|
|
|
|
|
|
Başbakan sevinciyle öfkesiyle hep doğal
- Basın danışmanı olarak, Erdoğan'ın medyayla ilişkisini nasıl görüyorsunuz? - Daha önce söylediğim mesafeyi korumak, yani karşılıklı birbirini suistimal etmemek konusuna çok dikkatli. Onun dışındaki asıl ilişkileri daha ziyade haberci arkadaşlarla. Neredeyse 24 saat beraberler ve onlara karşı çok sıcak. Hatta yurtdışı gezilerine giderken yayın yönetmenlerine falan sitem ediyor, "Buraya beraber geliyoruz ama sonra siz kayboluyorsunuz" diye.
- Peki ya verdiği tepkiler? - Tabii insan olarak bir takım şeylere tepki verebiliyor. Ama o tepkinin yanlış olduğunu gördüğü zaman da bunu telafi etmek için çok gayret gösteriyor. Özellikle muhabir arkadaşlara hiç kıyamaz. Boş bulunup söylendiği zaman bile hemen arasını düzeltmeye çalışır. Onlarla çok daha doğal ve rahat bir ilişkisi var. Ama öncelikle sokaktaki insanın ne düşündüğü önemli onun için. Örneğin çocuklar için "Tayyip amca ya da Başbakan amca"; gençler için "Tayyip Ağabey." Gezilerde arkasından çekinmeden "Tayyip Ağabeey..." diye bağıranlar oluyor. Sevincinde de, öfkesinde de, göz yaşında da hep doğal bir insan. Dolayısıyla halk onu çok rahat algılıyor.
- Son yaşanan "çiftçi" olayında Başbakanın "ulan" dediğini görünce basın danışmanı olarak ne dediniz, "Eyvah"mı? - Ben orada değildim, televizyondan izledim olayı. Ama bu tip şeylere artık tek cepheden bakmamayı öğrendim. Şimdi orada çok ciddi bir şov vardı. Adam orada kameralara konuşuyor. Başbakan'a söylediği sözleri tekrar ediyor, son derece bilinçli. Zaten bunları daha önce yaptığı da ortaya çıktı. Ama benim gördüğüm şu; bu insanlar birkaç gazeteciyle birlikte çalışıyor, özellikle Anadolu'da. Ajanslardaki arkadaşlar rutin bir hadiseyi takip ederken imzalı ya da prim alacak bir haber çıkartabilmek için haber yaratmaya çalışıyor.
- Yani planlanmış bir olaydı... - Evet, altını özellikle de çizmek istiyorum. Tamam, Başbakanın basın danışmanıyım ama birinci özelliğim gazetecilik.
|
|
|
|
|
|
|
|
|