Kırmızı ışıkta beklerken
Beni en çok etkileyen olaylardan biri de hatırlarsınız, HSBC Bankası'na yapılan bombalı saldırı gününde yaşanmıştı. Arabasıyla işe gitmekte olan Kerem Yılmazer, kırmızıda durmuş, yeşil yanmasını beklemektedir. O sırada çok yakınında patlayan bombanın şiddetiyle birçok kişiyle beraber Yılmazer ne olduğunu bile anlamadan hayatını kaybeder. Kırmızı söner, yeşil yanar ama bir dakikalık bekleyişte, kırmızıda bir hayat sönmüş, artık direksiyonun yanında cansız bir beden yatmaktadır. Tekrar kırmızı yanar, yeşil yanar, arabalar geçmekte, etraftakiler çağlıklar atarak oraya buraya koşuşturmaktadır. Her tarafta parçalar uçuşmakta, dumanlar tütmekte ama Kerem'in arabası öylece durmaktadır. Dublaj odasında bekleyen arkadaşları her zaman dakik olan Kerem'i merak edip cebinden ararlar. Uzun uzun çalar. - "Alo Kerem''... - "Yok abi Kerem değil, Ali.'' - "Kerem nerede kardeşim? Söyle ona dublaja bekliyoruz.'' - "Gelemez abi.'' - "Ne demek gelemez.'' - "Galiba ölmüş abi..'' - "Arabaya girdim, ona bakmak için, telefon çalınca cevap vereyim, dedim. Kim olduğunu bilmiyorum.'' İlk önce donar kalırlar. Biraz sonra çocuk tanımadığını söyledi, bir yanlışlık var sanki, diye tekrar cepten ararlar. - "Alo, buyurun.'' - "Bir karışıklık oldu da... Kerem...'' - "Evet, burada...'' - "Yaralı mı, konuşabilir miyiz?'' - "Artık çok geç, burası morg kardeşim.'' Tabii ki olay ve konuşmalar böyle olmadı. Göksel Kortay beni affetsin. Düşündükçe içim ürperir.
PANİK ATAK Bazı olayların tesirinde kalmışım ki geçen akşam sabaha karşı 03.00'te ter içinde uyandım. Kalbim hızlı mı yoksa çok yavaş mı atıyor, diye yokladım. Kalp atışını bir türlü bulamadım. Dolaştım, dolaştım. İlaç alıp yattım. Sabah Sönmez'e "Akşam tuhaf bir şey oldu. Belki de kovmaya çalıştığım korkuların, endişelerinin sıkıştırması mıdır, nedir pek aklıma gelmeyen ölme provası yokladı beni. Önemsiz bir panik ataktı muhtemelen. Ama hani uykusunda gitti diyorlar ya bu kötü bir şey. Seni uyandırmaya kıyamadım yoksa vedalaşmadan gitmeye üzülürdüm doğrusu." Ben gayet dramatik komedi monoloğumu yaparken o gazetelere bakıyordu. Hani öldükten sonra üzülmek nasıl olur gibi bakmadı yüzüme. "Aldığın ilaçların yan tesirinden bahsediyordun ondan olabilir mi?" dedi. "Olabilir boşver!" deyip başka konulara geçtim.
KAR VE KAPLAN Çok methetmişlerdi. Gittiğimizde bir ara "Ben pek de gülemiyorum niye geldik biz bu filme?" diye bile düşündüm. Ama öyle bir finalle bağladı ki, kaba bir tabirle "Vay be!" diyorsunuz. Diğer filmlere hiç benzemeyen bir şiir bu film.
|