Akbank'ın gözü dev bir partnerle kamuda
Türkiye çok acı yaşadı ve sonunda öğrendi. Bankacılıkta maceraperest olmaya yer yok. Bankacı olmak demek "muhafazakar" olmak demek. Muhafazakâr deyince "Bankacılar yeniliğe karşı mı?" diye sormayın, Bankacılık, vizyon ve bilgi sahibi olmayı gerektiriyor. İşin özünü söyleyelim, bankacılık "risk ve getiriyi" dengeleme sanatından başka bir şey değil. Abarttığımızı düşünmeyin ama bugün Türkiye'nin yaşayan en büyük bankacısı hiç şühpe yok ki, Akbank'ın Yönetim Kurulu Başkanı Erol Sabancı. Ahmet Dallı ve Kazım Taşkent'ten farklı, ama onların yolunda giden gelenekçi bir bankacı. Bankacılar, Sabancı' dan sözederken "Türk bankacılığının maestrosu" yorumunu yapıyorlar. Yabancılar, Türkiye'ye geldiklerinde mutlaka kendisini ziyaret edip bilgi alıyorlar. Kızı Suzan Sabancı Dinçer'in bankacılık hocası da, babası Erol Sabancı. Suzan Sabancı Dinçer, halen Akbank'ın murahhas üyesi. Ve Sabancı'ların ortak özelliği, Anadolu insanını iyi tanımaları.
800 kişi alınacak Akbank'ta 11 bin 500 kişi çalışıyor. 2006 yılında banka kadrosuna 800 kişi daha katılacak. Akbank, iç pazarda 2001 yılından bu yana izlediği muhafazar çizgisiyle 4 yılda yapısal dönüşümünü sağladı. 2005 yılını 1 milyar dolar kâr ile kapattı. Ve bu yapısıyla artık yabancı ortak arayan bir Türk bankası değil, banka satın alacak bir Türk bankası kimliğine kavuşuyor. Az şey mi? Peki, ne oldu da 2001 yılında yaşanan finans yangını sonrası Akbank diğer rakiplerine bu kadar çok fark attı? Yanıtı basit. Akbank tutucu davrandı. Bireysel bankacılığa yöneldi, tüketiciyi keşfetti. Ve "küçük güzeldir" diyerek kurumsalın bireyseli olan küçük işletmelere odaklandı.
Adres Hollanda İşte bu değişiklikleri yapan Akbank, 2006 yılında bambaşka bir yapıyla karşımıza çıkmaya hazırlanıyor. Öncelikle dış pazara odaklanırsak, Hollanda, Akbank'ın AB bankacılık merkezi oluyor. Londra'da bulunan Sabancı Bank satılıyor. Akbank'ın Frankfurt ve Malta şubelerinin yanına eklenecek Londra şubesiyle birlikte yola devam ediliyor. Daha basit ve daha kontrol edilebilir bir yapı kuruluyor. Öyle ya acaba Akbank yönetimi yurtdışında adres olarak niye Hollanda'yı seçti? Yanıtı Suzan Sabancı Dinçer, "verimlilik" diye veriyor. Kabul edelim ki, 1980'li yıllarda çifte vergilendirme avantajı sunan Hollanda, bugün birçok AB ülkesine göre hem vergi avantajı hem de farklı avantajları sunmaya devam ediyor. Öncelikle Hollanda da bankacılık sistemi Almanya'ya göre daha esnek. Hollanda, yabancı bankaların büyümesine sınır getirmiyor, mevduata sınır koymuyor, ülke riskine karşılık ayırtmıyor.
Halkbank izleniyor Akbank, 2006 yılında her türlü fırsatı değerlendirmeye hazırlanıyor. Özellikle birleşmeler, satın almalar, özelleştirme yakından takip ediliyor. Akbank, Halkbank'a talip olur mu? Suzan Sabancı Dinçer, "herşey özelleştirme politikasına bağlı. Halkbank özelleştirme aşamasına geldiğinde duruma bakacağız" diyor ve ekliyor; "Vakıflar Bankası'nın satış politikası da bizim için önemli." Akbank, Türk sanayisini fonluyor. Ama tekstil ve konfeksiyon sektöründe sıkıntı var. Bankalar, vadesi gelmemiş kredileri geri istiyor mu? Suzan Sabancı Dinçer, "Bizde herhangi bir sorun yok" derken, Akbank'ın yolu belli oluyor. Bir yabancı devle Türkiye'nin devi kamu bankalarına yönelmek.
|