|
|
'Bu otel odası saray gibi, keşke bu rüya bitmese'
17 yaşındaki G.A. ve 16 yaşındaki G.B.'yi bir otelde konuk ediyoruz. Yaşadıkları onca acıdan, çektikleri onca sefaletten sonra, o otel odasının onlara bir ev, bir yuva geldiği o kadar belli ki... Odaya girdiğimizde ilk sözleri, "Burası saray gibi, keşke bizim de böyle bir yuvamız olsa. Huzur içinde yaşasak" oluyor. Odaya yerleşiyoruz. G.B. koşarak televizyonu açıyor ve hemen bir çizgi film kanalı buluyor. Ardından soruyor: "Bu rüya bitecek değil mi?" Yemek için otelin restoranına indiğimizde G.B., "Burası lüks bir yer. Yanlış bir şey yaparsam yerin dibine girerim" diyor. Açık büfeden birlikte yemek alırken "Çok alırsak bize kızmazlar değil mi?" diyerek tabaklarına aldıkları her şey için bizden izin istiyorlar. "İstediğiniz gibi yiyebilirsiniz" dediğimde ise "Burası lüks bir yer seni utandırmak istemeyiz" diyorlar. Yemeğimizi yedikten sonra tekrar odaya çıktığımızda yataklara koşuyorlar. Birbirleriyle yastık savaşına başlıyorlar kahkahalarla gülerek... Beyaz yorganları elleriyle okşayarak, "Ne güzel bembeyaz ve yumuşacık" diyerek seviyorlar. Ve belki de hayatlarının en huzurlu uykusuna dalıyorlar.
|