|
|
|
|
|
Sağlık komada, herkes kendi yolunu bulmuş
|
|
Belirlenen ücret yüzünden SSK'lıdan kâr edemeyen doktorlar gerekli gereksiz ilaç yazıyor, olur olmaz tetkikler istiyor. Olan yine hastaya oluyor Sayıştay, raporunda bazı kamu hastanelerinin ihtiyacı olmamasına rağmen tıbbi malzemeye bolca para yatırdığına dikkat çekiyor.
Türkiye'de sağlık sistemi çöktü mü? Devlet Hastaneleri S.O.S mu veriyor? Yazımızın dünkü bölümünde devlet hastanelerinin icra takipleriyle karşı karşıya kaldığını, ecza depolarının iflasın eşiğinde olduğunu belirtmiştik. Peki sistemin sekteye uğramasının asıl nedeni nedir? Niye gün geçtikçe ilaç kullanımı artıyor ve her gün daha da dışa bağımlı hale geliyoruz? Gazeteci arkadaşım Nuh Köklü'nün görüştüğü Haluk Özsarı 1999'da Sağlık Bakanlığı'nda üst düzey bürokrat olarak çalışmış. Özsarı "Aslında teşhis basit" diyor. "Örnek olarak ABD'yi gösterebiliriz. Oradaki sağlık harcamalarında da büyük artış var. Ama bu artışa paralel şekilde belli bir sistem geliştirdiler. Türkiye'de ise herkesin sistemi kendine. Hiç kimsenin ne yaptığı belli değil. Herkes kendi yolunu bulmuş gidiyor." Gerçekten de Türkiye'de 2005'teki ilaç tüketimi, bir yıl önceye oranla, 3.5 milyon YTL'lik bir atışla 12 milyon YTL'ye ulaşmış durumda. Uzmanlara göre özellikle SSK'lı hastalardan kar edemeyen özel hastane doktorları gerekli gereksiz bir çok ilaç yazımına başvuruyor. İlaç sağlayan firmalar ise alacaklarını tahsil edemedikleri için ya sevkiyatı durduruyor ya da fiyat arttırımına gidiyorlar.
ŞİŞİRİLMİŞ FATURALAR Tıp Kurumu Genel Sekreteri Ali Rıza Üçer'e göre SSK'nın İlaç Alım Protokolü'nün değişmesi büyük kriz yarattı. "Eskiden SSK depo fiyatı üzerinden ihale alabiliyordu. Ancak protokol değişince iş serbest piyasaya kaldı. İlaç sağlayan firmaların düştükleri mali durum ise doğrudan hastaya yansıtıldı. Üçer'in söylediklerini Sayıştay'ın Mart 2005'te Meclis'e sunduğu rapor da destekliyor. Raporda bazı kamu hastaneleri ihtiyacı olmayan tıbbi malzemeye fazla para yatırmış, dahası sağlıklı bir bilgi sistemi oluşturulmadığından hangi hastanenin neye ihtiyacı olduğunun da bilinmediğine dikkat çekiliyor. Eski bürokrat Özsarı, AKP'nin sağlık reformunun henüz emekleme aşamasında olduğunu belirterek başka bir noktayı hatırlatıyor: "Türkiye'de sağlık harcamaların yüzde 28.6'sı cepten yapılıyor. Bu kayıtdışılık anlamına geliyor. OECD ülkelerinde bu rakam yüzde 19. Bu durum sistemsizliğin bir göstergesi." Tıp Kurumu Genel Başkanı Mehmet Altınok ise, "Sistemsizliğin arkasında siyasi irade boşluğu var" diyor: "Sağlık Bakanlığı'nca 1 Ocak 2004'den itibaren yürürlüğe giren 'Döner Sermaye Performans Uygulaması' zaten artmakta olan döner sermaye harcamalarının katlanarak artmasına yol açtı. Döner sermayeden aslan payını hastane yöneticileri ve hekimler alıyordu. Bu gruplarla diğer sağlık çalışanları arasındaki makas açıldıkça açıldı. Hekimler arasında bile önemli oranlarda farklılıklar dikkat çekiyordu. Bugün o sistem bile işlemiyor."
SERBEST PİYASA HATASI Peki serbest piyasa şartlarına bırakılmış sağlık hizmeti beraberinde suistimalleri de getirmez mi? Sorumuza cevap Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) İstanbul Şube Başkanı Songül Beydilli'den geliyor: "Örnek vereyim. Doğubeyazıt'ta kuş gribinden ölen Fatma Özcan'ın babası tarafından Van'a götürülmediğini duyduğumuzda çok kızmıştık. Ama daha sonra öğrendik ki Fatma'nın annesi Van Devlet Hastanesi'ne daha önce kaldırılmış, tedavi masrafları ödenemediği için kadın rehine kalmış, zaten hastaneden çıktıktan sonra da ölmüş." Bu yozlaşma demektir. Adam karısı daha önce aynı hastane rehin kaldığı için kızını oraya götürmüyor. O kadın niye orada rehin kalıyor? Devlet kadının sağlık harcamalarını ödemekle yükümlü değil mi? Fazladan yazılan ilaçlar, şişirilmiş faturaların hesabı Fatma ve annelerine çıkıyor."
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|