Eto'o ile Bebbe
Cumartesi, İspanya'da Aragon'un başkenti Zaragoza'da... Real Zaragoza-Barcelona maçında, Kamerunlu futbolcu tribünlerin ırkçı küfürleriyle aşağılanıyordu. Samuel Eto'o sahadan çıkmak istemiş, iki takım oyuncuları engellemişti. Canına tak etmişti artık. Bir sonraki gün muhtemelen Türkiye'de olacak, bir ödül alacaktı.
Eto'o' nun çok şöhretli olmayan vatandaşı Bebbe Mbangue Gustave Anicet ise, hemen ertesi gün, o Türkiye'de, Diyarbakır'da Konyaspor formasıyla sahaya çıkmıştı. Karşı takımın iki rengi, yeşille kırmızı, ülkesi Kamerun'un üç renginden ikisiydi... ki orada bir de sarı vardı. Alloum (Ali Uyanık), Song, Suleymanou, Kalla, şimdi Chelsea'li Geremi gibi "milli abileri"nin oynadığı Türkiye'ye sezon başında gelmişti. Kamerun şampiyonu "Coton Sport de Garou" da oynamış, 2005'te Gabon'da yapılan CEMAC kupasında Kamerun'un ikinci milli takımını golleriyle şampiyon yapmıştı. Türkiye Futbol Federasyonu, onun lisansına dört isminden ikisini ("Gustan Anilet") bile yanlış yazmıştı ya... Önemli değildi. Ne olduysa Diyarbakır'da oldu. Bebbe'nin korku tünelindeki yüzünü gördünüz mü?
Diyarbakırspor'a kadar Bebbe sadece 9 lig maçında oynayıp bir gol atabilmiş; kupada üç gol sevinci yaşamıştı. Maçın 22'nci dakikasında attığı gole, her futbolcu gibi çok sevindi. Refleksle tribünlere koştu. Diyorlar ki, "Adam yabancı olduğu için, Afrikalı olduğu için Diyarbakır'daki durumları bilmiyordu." Yani, "Diyarbakır'daki durumlar" kimsenin sevinmesine izin vermeyecek kadar kötü, deplasman takımı oyuncusu gol attığında başını öne eğmesini gerektirecek kadar vahimdi! Aslında, her tribünün vahameti vardı; Beşiktaş tribünleri durmadan saha kapattırmış, Fener tribünleri Tigana'nın kafasına isabet ettirmiş, Galatasaray'ınkiler Manisalıları metal paraya, kendi oyuncusunu küfre boğmuştu. Ama Diyarbakır'da şu da oldu.
Görüntü 1: Diyarbakırlı futbolcular "siyahi Bebbe" yi itekliyor, bir yönetici sahaya dalıp onun gol atan siyah bacaklarını tekmeliyor, hırpalıyor. "Siyahi çocuk", Afrikalı bir "Bebbek", elleriyle yüzünü kapatmış saha ortasında ağlıyor. Görüntü 2: Maçın bitmesine yakın sahaya onca koltuk vesaire yağdırıp yiğitler gibi rakibe saldıranlardan kimisi özellikle Bebbe' yi kovalıyor. Özellikle. Belki siyah olduğu için değil; sadece rakip (ve düşman!) olduğu, sadece golü o attığı (en düşman olduğu!) için. Bebbe yere yuvarlanıyor. Bir polis onu korumaya çalışıyor. Her iki görüntünün "görsel" tercümesi şu: Kendileri ayrımcılığa maruz kalmaktan yakınan ve eşitlik, adalet, demokrasi, saygı isteyen bir kısım vatandaş, sahada en büyük nefreti "23 yaşında Afrikalı siyahi bir oyuncu" ya yöneltti. Diyarbakır ve kulüp, tüm olayların ayıbı kadar, bunun utancını da "özellikle" paylaşmalı!
Yıllar önce, Diyarbakırspor İkinci Lig'de iken... Türkiye'nin en kanlı günleriydi ve Diyarbakır hangi deplasmana gitse, kendisinden önce çok sayıda cenazenin de gittiği kentte (bugünküyle kıyaslanamayacak ölçüde) "PKK dışarı" saldırısına ve sık sık taşlara maruz kalıyordu. Kafalarına çok sayıda taş yedikleri bir maçın ardından buna isyan eden bir Dipsiz Kuyu yazısını, teknik direktörleri Ümit Kayıhan soyunma odasına asmıştı. Tanışmıyorduk ama sıcağı sıcağına telefon etmiş, "Hepsi okudu. Çocuklar çok da yalnız olmadıklarını hissetti, moral buldular. Sağ olun" demişti. Şiddetten yakınan... hakikaten şiddetten yakınmalı! Diyarbakırlı, Konyalı, Kamerunlu Beb(b)e'lere sevgiyle!
|