| |
|
|
Çetin Altan emin mi?
Eskileri şöyle anlatmış Çetin Altan: "Henüz Bağdat Caddesi'ne tramvay bile gelmemişti. Bostancı-Kadıköy arasında, ne zaman geçeceği belli olmayan otobüslerle kaptıkaçtılar çalışırdı. İstanbul'a inmek için; önce trenle Haydarpaşa'ya, oradan da vapurla gidilirdi Karaköy'e" (Milliyet, 23 Şubat). Benim bildiğim belediye otobüsleri her zaman belli bir saat düzenine bağlı olmuştur. O kadar ki eskiden ara duraklar 'ihtiyari' ve 'mecburi' diye ikiye ayrılmıştı. Yolcu yoksa, şoförün 'ihtiyari'de durması gerekmezdi. Ama yolcu olmasa dahi 'mecburi' durağa geldiğinde 'saatini' beklerdi. Arızalar dışında otobüs zamanında gelirdi. Çünkü trafik sıkışıklığı diye bir şey yoktu. Ayrıca nüfus az olduğu için şoför yolcuları tanır, hatta bazen gecikenleri beklerdi! Böyle olduğu için yaşlı İstanbullular o günleri nostaljiyle anlatır. Gelelim Karaköy'e geçmeye. Öğlene kadar (hatta artık öğle saatlerinde de) Boğaz Köprüsü trafiği adım adım ilerliyor. Yıldız Yokuşu desen, zaten hep dolu. Raylı sistem şeritleri azalttığı için Beşiktaş-Karaköy arasında da trafik gayet yoğun. Velhasıl bugün olağan bir iş gününde, Bostancı'dan Kadıköy'e inip vapurla Karaköy'e geçmek, köprüyü kullanmaktan daha akılcı, rahat ve hızlı.
|