Hırsıza pazar yazısı
Gayrettepe'de Dedeman Oteli'nin karşısına park ettiğim arabama geri döndüğümde, beni bir sürpriz bekliyordu... Üstelik bu sürprizi hemen de fark etmedim. Sakince koltuğa oturup, arabayı çalıştırmaya hamle ettiğimde, yanımdaki koltuğun cam kırıkları içinde olduğunu gördüm. Halbuki, arabayı park ederken, arkamda bir polis arabası vardı, bırakılan yer hem yaya, hem de araba trafiği açısından çok yoğundu.
*** Her şey yerli yerinde duruyordu. Sadece derbeder ve dağınık halimi daha da koyulaştırmamak için ara sıra ihtiyaç duyduğum belgeleri içine koyduğum öndeki siyah çantam gitmişti. Hırpalanmış siyah çantayı ön koltuğun ayakları önünde yere serilmiş bir vaziyette bırakmış olmam, hırsızın zekasına olan gizli bir güvenden kaynaklanıyordu herhalde. Arabanın içine bir göz atan, arka koltukların kullanımını battal hale getirmiş olan gazete, dergi ve kitap yığınını gören, benim çantamda çek, senet, para, pul olmayacağını da anlayabilirdi. Ne ki, çantanın kapıp götürüldüğünü görünce, bu düşüncelerin yanlışlığını kendi naifliğime gülerek anladım.
*** Hırsızın camı kırıp çantamı çalarken dayandığı yüklü bir voli vururum hesabı ağır bir şekilde çöktü. Hırsız başkasının emekleri üzerinden kazanç sağlama beleşçiliğini gerçekleştiremedi ama benden başka kimsenin işine yaramayacak bir şeyleri çalarak da benim hayatımı zorlaştırdı. Çantanın gittiğini görünce, içindekilerin bir muhasebesini yaptım... Bırakın piyasayı, bende de tek nüshası kalan "Darbelerin Ekonomisi" kitabım ilk aklıma gelen oldu. Kitabın yeni baskısının son hali de gözden geçirilmek üzere gene çantadaydı. Bilgi ekonomisi ile ilgili birkaç kitap da hemen bunların yanında...
*** Oğlumun yaş gününde bana hediye ettiği ve dinlemeye doyamadığım İncesaz Grubu'nun son CD'si "Mazi Kalbimde" de çantadaydı... Dilek Türkan'ın tanımı zor üslubu için bir pazar yazısı yazmayı borç bilmiştim ve o nedenle CD'yi çantaya koymuştum. Düşünürken, en öldürücü darbe geldi. Çünkü telefon rehberimin de çantada olduğunu hatırladım. Yaşamı kolaylaştıran ve hayatın bir pusulası halindeki telefon defteri de uçup gitmişti...
*** Düşündükçe çantadaki ufak tefek şeyleri de hatırlamaya devam ediyorum... Çantanın geri gelmeyeceğinden emin olduğum için yeniden örgütlenmeye hemen başladım. Önce oğlumla gidip çalınan İncesaz'ın son albümünden bir tane daha aldım. Ardından yeni bir telefon defteri. Onu eski hale getirmek herhalde kolay olmayacak ama yavaş yavaş yola koyuldum bile. Darbelerin Ekonomisi'nin eski baskısını bulamadım ama yeni basılacak olanın yeni bir çıktısını bir kez daha editörden rica ettim.
*** Tatsız bir olaydan bir pazar yazısı çıkması sıradan bir amorti sayılır mı? Sayılmaz; İncesaz'ı çok daha keyifli bir şekilde yazmayı düşünürken, Gayrettepe hırsızını yazmam tercih edilebilir bir şey değil... Üstelik hırsızın, arabaya bakar bakmaz o kadar kağıt yığınından servet çıkmayacağını anlayacak bir sağduyusu da yok... Yani yazıp çizmekten çok uzak... Bu yazıyı da okumayacağından, çantamın geri gelme ihtimali de neredeyse sıfır... Yazının tek hedefi bilinen bir şey için okuru uyarmak; arabada hırsızın hiç mi hiç işine yaramayacak da olsa çanta bırakmayın, bir de Gayrettepe'de Dedeman'ın karşı kaldırımını arkanızda polis arabası da olsa güvenilir sanmayın... Mehmet Altan kanatlı karınca
|