|
Marakeş'ten maşa, meşe köşe ve Ayşe
|
|
Nargile içmenin de elbette kendine has kuralları ve ritüeli var. Maşa, ateşi meşe, kömürü köşe, nargile içilecek yeri Ayşe ise hizmet edeni simgeliyor.
Faslılar geçtiğimiz hafta tam bir İstanbul çıkartması yaptılar. Unutmadan, bir ay oluyor Ritz Carlton'da da bir gece düzenlemiş, bizi kurdukları çadır dekoruna dahil etmişlerdi. Gelelim geçen haftaya. Önce Conrad Hilton'da müzikli, defileli bir gece düzenlediler. Nihayet son olarak Hyatt Regency Oteli'nde Fas Yemekleri Haftası, mutad bir tantana ile başladı. Belli ki Fas "Türk turistine" göz dikmiş durumda. Bu da hoş bir davet! Orta Avrupa kentlerine mükerrer sefer düzenleyen vatandaşlarımız için yepyeni ve baştan çıkarıcı bir ufuktur Fas. Açıkcası bu üç geceninde "alameti farikası" aynı idi: Nargile. Nargile bizde şimdilerde belki yeniden keşf olunuyor. Çünkü neredeyse tamamen unutulmuş gibiydi.
ANAVATANI HİNDİSTAN Yedi-sekiz yıl oluyor: Abu Dhabi'deyiz. Kalktık Hilton'un altındaki Lübnan Lokantası'na gittik. Envai çeşit meze. Ardı kesilmeyen bir servis. Her şey fevkalade, derken iki nargile getirildi. Bu büyük keyif suaresini dün gibi hatırlarım. O zamanlar hayıflandığımızı da! Ne için toplumsal hayatımıza bu denli nankör bir unutkanlıkla yaklaşıyoruz diye... Öyle ya "Nargile" 100 yıl öncesine kadar İstanbul'un her köşesinde, kahvelerde , bütün büyük konaklarda el altında iken nasıl oldu da yok oluverdi? Biraz geri gidip bakalım. Bu nargile nerede ortaya çıktı? İstanbul'a nasıl geldi? İlk nargile Hindistan'dan, hindistancevizi kabuğu ve bunun içine sokulan bir kamış. Buna "narçıl" denilirken, Arapça'da nargil'e dönüşüyor. Sonra İran üzerinden bütün "Arap Dünyasına" yayılıyor. İranlılar hindistancevizi kabuğu yerine çini ve camdan nargileler yapıyorlar. Nihayet Osmanlı nargileye "Payitahtın sofistikasyonunu" katıyor... Nargile lüle, gövde, marpuç ve ağızlık olmak üzere dört ana parçadan oluşur. Bunlar, İstanbul'da bugün dahi aynı isimle bilinen esnaf semtlerini oluşturmuştur. Marpuçcuları bilmeyeniniz var mı? Marpuç, muhtelif renklerdeki meşinlerin özel bıçaklarla hazırlanarak demir çubukların üzerine sarılması ile oluşurdu. Nargilenin lüleleri ise Tophane'de yapılırdı. Lülecilerin gülbahardan dahi lüle imal ettikleri olurdu. Nargilenin gövdesi ise Beykoz ya da Yıldız Çini Fabrikası'nda üretilirdi. Kesme kristalin, gümüş hatta tombak ile birlikte değerlendirildiği sanat eserlerine artık sadece müzayedelerde rastlıyoruz. Ağızlık kısmı ise mikrop geçirmiyor diye en iyi kehribardan yapılırdı. Tiryakiler buna "keçi memesi" derlerdi. Kullanılan tütüne gelince, genellikle İran'dan gelen koyu renkli, sert tütün kullanılırdı. Nargile içmenin, bu keyifin elbette kendine has kuralları, ritueli vardı. Bakın B. Evren naklediyor: "En önemlileri maşa, meşe, köşe ve Ayşe idi: Maşa; tömbekinin üzerindeki ateşin ayarlanmasını, meşe kömürün cinsini ve kalitesini, köşe; içilecek yerin rahatını, konumunu, Ayşe; hizmet edenin maharetini simgelerdi. Keyif görsel olarak da devam ediyor: Mevsimine göre kiraz, vişne, frenk üzümü şişeye konulurdu. Nargile her fokurdayışında bunların harekete geçip oynaması ile oluşacak hoş görüntü için. Koku versin diye de, nar suyu, amber, misk gülyağı gibi maddeler kullanılırdı." Nargileyi içen usta ve acemi bir nefesde ortaya çıkardı. Öksürüğe tutulan acemileri ustalar azarlardı: "Bari üfleyiver, sende kurtul, mübarek de elinden kurtulsun" Nitekim marpuçtan üflediniz mi su fışkırır, lüleyi söndürürdü... Yabancı seyyahlar da kendilerini nargile keyfine kaptırmışlardır: Örneğin Teophile Gautier: "Bir sedirin yastıklarına yaslanıp, geçtiği sudan serinlemiş olan bu güzel kokulu dumanı, küçük çekişlerle tüttürmek kadar dinlendirici bir şey yoktur. Nargile içmek tütün zevkinin en yüksek derecesidir."
KADINLARIN NARGİLE KEYFİ Edmondo de Amicis ise kadınları tasvir etmiş: "Yastıklarının veya halıların üstüne oturarak; gecelik külahlarını veya tütün keselerini işlerler, yüz defa tesbih çekerler, Boğaz'dan geçen gemileri takibeder, bir fincan Suriye kahvesi yudumlar, gülsuyu kokulu nargile içer, sonra tütün kokusu gitsin diye, biraz macun emer, ondan sonra da macunun kokusunu yok etmek için limonata içerler." Nasıl çetin bir hayat değil mi? Bugün İstanbul'da Çemberlitaş Çorlulu Ali Paşa Medresesi'nde nargile var. Elbette İstanbul Modern ile Nüzhetiye Camii arasına yerleşen nargile kahvelerini de tadat etmelisiniz. Nargile bir de nerede var biliyor musunuz? Ahırkapı Armada Otel'in terasında inanılmaz bir manzara ile ya da Hyatt Oteli'nin huzur dolu iç bahçesinde çimenlerin üzerine uzanarak!
|