Karya Prensesi'ni kim böyle çirkin yaptı?
Efendim Asım Kaptan'ın tüm karizması çizildi. Miçoluktan usta gemiciliğe terfi eden bendenizin de öyle. Çünkü, Çöpçü Sulhi kardeşimiz sadece basit bir pusula ile 10 metrelik yelkenliyi, Marsilya'dan, önce Çeşme'ye, sonra da İstanbul'a getirdi. Önce sizi şaşırtayım. Bu satırları yazarken yani bir hafta önce Çöpçü Kaptan'ın balkonunda güneşleniyordum. Canımı sıkan tüm Bodrum evlerinin damlarındaki su depoları ve çanak antenler. İnanılmaz çirkinlik. Çöpçü Kaptan muzipçe güldü. Dedi ki; -Bu gördüklerin Bodrum evleri değil. Bodrum evlerinin damları kiremit çatılı olur. Baktım Jandarma Karakolu, Polis Karakolu, birkaç tane eski ev... Hepsi kırmızı kiremitli... Çöpçü Kaptan devam etti; -Şu önümüzdeki uzanan iki mahalleden sağdakinin ismi Çomça, ötekisi ise Omurca... Kanuni Sultan Süleyman Rodos seferine karar verince iki öncü birlik bu iki mahalleye yerleşmişler. Bu iki birliğin isimlerini bu mahalleler yaşatıyor. Vay be dedim... Tarihi Bodrum evlerini yıktık ama mahallenin ismini yaşattık. Çöpçü Kaptan hala söyleniyor. -Biz bir garip ulus olduk. Şimdi Bodrum'da tarihi Bodrum evleri yapmak yasak. Sonra elindeki gazeteyi burnuma dayadı. -Bak Osmanlı İmparatorluğu'nun hanedanı ile dizi röportaj var. İçlerinde bir tane türbanlı var mı? Üstelik son halife Abdülaziz Efendi Atatürk'ü şeriatı kaldırdı diye Avrupa'ya şikayet etmiş. Sonra da boş günlerinde resim yapmış! "Çöpçü" dedim "Seninle tartışamam, ruh sağlığım bozulur." Çıktık, Denizciler Kahvesi'ne indik. Bir de ne göreyim, Papaz Aykan kendisini sürgün ettiği ve Robinson hayatı yaşadığı Göçek'ten geldiği gün geri dönme kararı almış. "Kalabalıktan sıkıldım kaçıyorum" dedi. "Yahu dedim, Bodrum'da kimse yok ki..." Papaz Aykan sakalını sıvazladı, "Burada kalırsam ruh sağlığım bozulacak" dedi ve gitti. (Papaz, Çöpçü ve ben resim çektirdik.) Papaz 5-6 dil bilen entelektüel biri. Göçek'te keçileri ile kulübede yaşıyor. Teknolojiden yararlandığı tek şey pilli radyosu... Papaz'ı hayata bağlayan her gün balık tutması ve bolca rakı içmesi. Kulübesine ziyarete gelenler de Papaz'ı rakısız bırakmıyorlar. Çokça oluyor... Bodrum polis karakolunu koruyan polislere demiş ki: "Bahçenize bir şeyler ektim. Aman bolca su verin. Yazın görüşürüz." Yaz gelmiş, Papaz Aykan'ın ektikleri büyümüş. Polisler şok olmuşlar. Çiçek diye suladıkları şey esrarmış meğer! Efendim benim rüyam bir Trianthil tekne sahibi olmak. Hani derler ya fındık kabuğu gibi bir tekne. Aynen öyle. İki dalga boyu (10 metre 40 santim) uzunluğundaki bu yelkenli tekne hayalimi bilen Bodrum Müzesi müdürü sevgili Yaşar Yılmaz "Gel bu teknenin ilk halini sana göstereyim" dedi. M.Ö. 4 bin yılında batmış bu tekneyi görmek için Çöpçü Kaptan ve Asım Kaptan'a "Hadi gidiyoruz" dedim. Yaşar Yılmaz dünyanın en saygın ve seçkin müzesi hakkında bilgi verirkn en dikkatli dinleyici Bodrumlu Asım Kaptan ve Çöpçü Kaptan. (Meğer müzeye ilk kez geliyorlarmış. Skandala bak!..) Müzede iki olay beni etkiledi. Birincisi; ziyaretçilerin en çok gezmek istediği yerin İşkence Kulesi olması. Üstelik kadınlar çoğunluktaymış. İkincisi ise Karya Prensesi'nin takıları. (Kolye, küpe ve bilezikler inanılmaz güzel. Defne yaprağının motiflerini taşıyan altın taç ise tek kelime ile harika...) Sorun şurada... Karya Prensesi bizim tıp adamlarına göre 22 yaşında ölmüş. Bulunan heykeli ise prensesin çok güzel olduğunu gösteriyor. İngiliz arkeologlarına göre Karya Prensesi 52 yaşında ölmüş. Karga burunlu çirkin biri. Üstelik kısa boylu ve ata binmekten bacakları da eğri... Ben Türk doktorlarının raporunu kabul ettim. Karya Prensesi inanılmaz güzel. Bodrum Müzesi'nde beni etkileyen insanların yakılıp külleri ile gömüldüğü küçük mezarlar. Zenginin mezarında çok güzel işlemeler var. Fakirinki ise düz bir mermer. Ölümde bile eşitlik yok. Şunu da unutmayalım. Dünyanın 7 harikasından biri olan bu Mozelyum bugün Bodrum'da değil, Londra'da... Bunu hatırlattığım zaman müze müdürü Yaşar Yılmaz harika bir cevap verdi: -Londra'da Mozelyum'u gezerken bunlar bizim dedim. İngiliz meslektaşımın cevabı tokat gibi oldu. "Biz sizden çalmadık. Bize siz sattınız!" Sahi neden satmıştık biz bu taş parçalarını!!!!!!
|