Alt kimlik, üst kimlik derken...
Bütün gariplikler beni buluyor. Ya da seçtiğim meslekten dolayı böyle tuhaflıklarla karşılaşıyorum. Geçen akşam oturmuşum TV'nin karşısına, "O kanal senin bu kanal benim.." zaplayıp duruyorum. Bir kanalda 22 yaşındaki halim çıkıverdi karşıma... Eski bir filmim, konusunu bile unutmuşum. "Kim bu genç oyuncu..." diye bakıyorum... O genç oyuncu benimde o ben, bugünkü ben miyim? Üç gün sonra başka bir TV kanalında eskiden oynadığım bir oyunun tamamı yayınlandı. Bakayım şuna nasıl oynamışım? Bugün oynasam nasıl oynardım... Uzaktan tanıdığım bir oyuncuyu izler gibi izliyorum. Bugün böyle oynamazdım. Başka türlü bakıyorum bugün oyunculuk sanatına... Yaşama... İnsanlara... Olgulara... O günümden alıp bugüne taşıdığım bilgi, birikim, deneyler de var. Değişirken ayıklayıp geride bıraktıklarımız, süzdüklerimiz zaman zaman fırlatıp attıklarımız da... Arada bir temizlik yaparak, değişen dünyayla birlikte değişerek bugünkü "kendimizi" gerçekleştirme yolculuklarındayız. Eski halim sinemada, televizyonda, gazetede karşıma çıktığı için ben çok sıkı karşı karşıya kalıyorum bu hesaplaşmayla. Neleri sürekli taşımışım, neleri çıkarıp bırakmışım... Bilinçaltımın karanlık odalarında neleri itip tıkıp yola devam etmişim. Son halimize bakıp işte yaşamımdan çıkardığım ebru, dokuduğum kanaviçe bu diyoruz... Bunu ben yaptım. Bu benim işim... Tamam da içinde yaşadığım dünyanın, toplumun da bir sürü etkisiyle yaptım bu resmi... Benden bu çıktı. Şimdi değişik yaşlardaki hallerimden bir kurul toplar, yaptığım "ebru" konusundaki fikirlerini alırım. Umarım birbirlerine hoşgörü ve anlayışla yaklaşırlar... Her kafadan ayrı fikir çıkacağı kesin... Kuşak çatışması dedikleri bu olsa gerek! Birbirinden çok ayrıymış, farklıymış gibi duran şeyler yanyana geldiklerinde müthiş bir uyum yaratırlar. Birbirine çok yabancı olan unsurlar bir bütünün parçalarıdır. Sana hiç benzemeyen aslında 'öteki sen'dir... Kendini daha iyi anlayabilmek için ötekini çok iyi tanıman, anlaman gerekiyor. Yaşama farklı bakanlar, farklı seçimleri, inançları olanlar birbirini tamamlar. Farklı politik bakışları, cinsel tercihleri olanları, değişik etnik kökenlerden gelenleri kucaklayabilmektir bizi bilge yapan. Birbirinden çok farklıymış gibi duran yorumlar, bakışlar, cevaplar yanıtlanan soruyu daha anlaşılır kılar. İktidarın en büyük gücü esaslı bir muhalefet yaratmasında gizlidir. Farklı görüş, bakış, yeniler... Sorgularken gençleştirir. Ekiplerindeki muhalif bakışları iyi duyanlar, anlayanlar, o karşı sesleri itici bir güce dönüştürüp daha başarılı sonuçlara varırlar. 'Ebru'nun güzelliği değişik renkleri içiçe geçirebilmesinde, onlardan yeni renkler yaratmasında gizli değil mi? Suyun üstünde birbirine sarılmış renkler, tek başına duranlarla da el sıkışıp kağıdın üstüne yerleşirler. Ebru ustası fırçanın ucuyla iki de nokta yerleştirir üstlerine... İçinde aykırılıklar taşıyan uyumdan daha mükemmeli olmayacağını kanıtlamak için... Bireyler içinde, toplumlar içinde mutluluğa giden yol uyumdan, dengeden geçiyor. Dünyayla uyum içinde olabilmenin yolu da önce bireyin kendi içinde bir uyuma yükselmesinde gizli... Hepimiz uygar, insan haklarına, bireyin düşünme, davranma, yaşam biçimine saygılı bir toplumda yaşamak istiyoruz... Sürekli kendini yenileyip mükemmelleştiren bir toplumda... Çağdaş sivil toplumda yaşamanın tek yolu kendimizi karşı, zıt seslere duyarlı ve saygılı sivil bireylere dönüştürmekte gizli. Bir kişinin bile çok önemsenmesi gereken bir azınlık olduğunu, evreni farklı okuma ve yorumlama hakkının en kutsal hak olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız...
|