|
|
|
|
|
|
Her şeyi yıllarca içime atmışım
- Ayşe Nazlı ile hayatınız değişti. Sevgiyle birlikte sorumluluğu da geldi. Şimdi anneniz de yanınızda... Yalnız yaşarken belki sorumluluk azdı ama o yalnızlık da zor değil miydi? - Tabii ki o da zordu. Kocaman bir evde bir kediyle yaşıyordum. Şimdiki hayatım daha doğru. Ama kolay değil. Sorumluluklar fazla. Zaman zaman bunaldığım oluyor. - Bazen birilerine yaslanmak istemez misiniz? - Hem de nasıl isterim. Yaslanacak kimse yok ki...(Gülüyor) Böyle anlarda o düşünceyi hemen kafamdan uzaklaştırıyorum. Ama şunu fark ettim; benim uzaktan bakıldığında çok sağlam duran bir görüntüm var. Aslında öyleyim de... Ama yıllarca ne kadar çok şeyi bilinç altına attığımı fark ettim. Bu da bir yıl süren psiko-terapi seansları sırasında ortaya çıktı. Orada konuştukça ne kadar çok şeyi arkalara ittiğimi şakır şakır ağlamaya başladığımda anladım. - Neydi o duygular? - Her şey. Özel yaşamla ilgili olabilir, aşkla ilgili, işle ilgili ya da annemle ilgili şeyler olabilir. Annem birbuçuk yıl La Paix'de kaldı. Evde tek başına yaşayabilecek durumdan çıkmıştı. Ama yanına da kimseyi istemiyordu. Mecburen onu hastaneye yatırdım. İşte o dönem benim için çok acılı ve sıkıntılı bir dönemdir. Sanki anneni götürüp o hastaneye atmışssın gibi hissediyorsun. Müthiş bir vicdan yaşıyorsun. Bunu halledebilmiş gibi görünüyorsun ama içinde yarattığı travmalar sonra ortaya çıkıyor. Kayahan olayı da kimbilir içimde neler bırakmıştır ve bir gün ortaya çıkacaktır.
|
|
|
|
|
|
|
|
|