'Hüsrev, ayıya dayı demeye daha müsait'
Yaş haddinden emekli olan ikiz kardeşler Hüseyin ve Hüsrev Hatemi'yle çok özel.
Prof. Dr. Hüseyin Hatemi ve Hüsrev Hatemi emeklilikleriyle gündemde. Hüseyin Bey kardeşini "Kırılmamak için ayıya dayı der" diye eleştirirken, Hüsrev Bey ikizinin "Lay lay lom" müzik zevkinden hoşlanmadığını itiraf ediyor.
Hüseyin Hatemi: Birader evlenip benim terbiyemden uzaklaştı -1
Yaş haddi nedeniyle 2 Ocak'ta emekliye ayrılan Hüseyin ve Hüsrev Hatemi kardeşler Türkiye'nin en ünlü ikizleri. Hatemiler çocuklukları boyunca "ben" olamayıp "biz" oldukları için "Bari mesleklerimiz ayrı olsun" deyip kariyerlerine farklı bir yön vermiş. İkizler çocukluklarından eşlerine kadar pek çok konuyu Pazar SABAH'a anlattı.
Hasan Hüsrev ve Hüseyin Hatemi kardeşleri daha çok üniversitedeki öğretim üyelikleri, son derece kültürlü olmaları, eski İstanbul beyefendilerini anımsatan kibarlıkları ve özellikle de konuşma tarzlarıyla tanıyoruz. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi olan Prof. Dr. Hüseyin Hatemi ve İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğretim üyesi olan ikizi Hüsrev Hatemi son günlerde farklı ve bir o kadar renkli yönleriyle de dikkatleri çekiyor. 1938 doğumlu olan Hatemiler, doğumgünleri olan 2 Ocak'ta yaş haddi nedeniyle emekli olunca gözler de kendilerine çevrildi. Üniversitedeki görevlerine öğretim görevlisi olarak devam etmek isteyen ikizlerle emeklilik hikayelerini ve birbirlerini konuşmak için bir araya geldik. Ve gördük ki Hatemiler, televizyonda izlediğimiz ciddi ifadeli ve yavaş tempolu konuşmalarıyla zihinlerimizde yer alan hallerinden çok farklı. Bir kere tüm röportaj boyunca şakalaşmayı ve birbirleriyle uğraşmayı hiç bırakmadılar. Müzikten edebiyata, dine kadar hemen her konudaki engin bilgileriyle de bizi kendilerine hayran bıraktılar. Hatemi kardeşlerle söyleşimiz, herhangi bir röportajdan neredeyse üç kat daha uzun sürdü. Ama artık teybimizin kapama düğmesine basmanın vakti gelmesine rağmen onlardan dinleyecek daha çok şey vardı. İşte 15 dakika önce doğduğu için ağabeylik ceketini giymiş gibi görünen Hüseyin Hatemi ve şakalarıyla abisini hiç rahat bırakmayan Hüsrev Hatemi'yle yaptığımız keyifli söyleşi...
- İki kardeş aranızda hep böyle atışır mısınız? - Hüsrev Hatemi: Yalnız da olsak atışırız ama şaka yollu. - Hüseyin Hatemi: Çocukluktan beri böyle. Çocukluk devrinde başkalarıyla ev dışı uzun arkadaşlıklar, evden uzaklaşmalar olmadığı için insan ister istemez canı sıkılmasın diye böyle şeyler geliştiriyor. - Son döneme kadar sizleri daha çok öğretim üyesi, doktor, şair, hukukçu kimliklerinizle tanıyorduk. Ama son zamanlarda çocukluğunuz, gençliğiniz, renkli yönleriniz de çok konuşulmaya başlandı - Hüsrev H.: Eskiden biliniyordu, sonra unutuldu. 1996-1997'ye kadar yine ilgi çeken dört, beş yıl olmuştu. Sonra birdenbire durdu. Televizyonlar da şekil değiştirdi. Sadece biz değil tabii, mesela o zamanlar Toktamış Ateş'e gösterilen ilgi bugün gösterilmiyor. İlgi alanı kaydı, düşünsel planda tartışmalardan çok kaynanalar tartışılıyor artık. Semra Hanım'ın döneminde ilgi çekemezdik tabii. - Eski yıllardaki ilginin yeniden ortaya çıkmasını neye bağlıyorsunuz? - Hüsrev H.: Sence emeklilik olayı mı yaptı yeniden bu eğilimi? - Hüseyin H.: 12 Aralık'ta biraderin emekliliği için son ders gibi bir ayrılma töreni düzenlendi. Sonra da ondan da ilham alarak benim için, şimdiye kadar bizim hukuk fakültesinde belki ancak vefattan sonra akla gelen, "Vefattan önce de olurmuş" dedirten ikiz bir tören düzenlendi. - Hüsrev H.: Tıpta bu törenler daha ilgi çekici geçer, hukukta daha seminer gibi olurdu ama biraderinki benimkinden farksız oldu. - Hüseyin H.: Tüm bunlarda bilhassa öğrencilerin sevgisinin çok etkisi oldu. Onun için çok memnunum. Bir namazlık saltanatın ötesine ancak sevgi geçebilir. Övgülerden de çok müteşşekirim ama övgüler o kadar önemli değil. İnsan sevgiye her zaman muhtaçtır. Çocukların, karşılıksız sevgi görünce aynı sevgiyle mukabele etmelerinden çok memnunum. Bu Allah'ın bir nimeti.
MEVLANA YOLUNDAYIZ - Her zaman üniversitelerden emekli olan öğretim üyeleri oluyor. Ama sizlerin emekliliği çok ilgi çekti. Bunu neye bağlıyorsunuz? - Hüsrev H.: İkizliğin de bunda rolü var. Ayrıca ben de birader de, yapımız icabı öğrencilerin dersleriyle severek ilgilendik. Biraz da aynı çizgide kalmamızın; sevdiklerimizi gözden düştükleri zaman da arama, tekmelememe; sevmediklerimizi tepeye çıktığı zaman koşup eteklememe gibi vasıflarımızın da etkisi olmuştur. - Hüseyin H.: Bu bakımdan tekamül görüyorum. Hukuk Fakültesi'nden yeni mezun olduğum zamanlarda Yunus Emre, Mevlana yolunda bir arpa boyu bile olsa ilerlememiştim. Ama şimdi - Hüsrev: Ben biraz Yunus Emre, Mevlana yoluna yakın mıydım? - Hüseyin: Öyle görünüyordun ama gene şimdiki gibi değildin. Neyse ben şaka yapmayayım, kendim için konuşayım. Bir arpa boyu ilerleme sonucunda kendimi sevgi yolunda biraz daha ilerlemiş görüyorum. Ayrıca yanılmıyorsam bizim zamanımızda öğrenciler bu kadar sevgiye açık değildi. Mesela kız öğrenciler de o devrin erkek öğrencileri havasında, belirli siyasi partilerin mensubu gibiydiler. Şimdi artık erkek gibi davranmaktan, erkek bağımlılığından, erkek öğrencileri taklit etmekten kurtulan kız öğrenci sayısı çoğaldı.
- İkiniz de şakacı karakterlere sahipsiniz. Anne babanızda da var mıydı mizah duygusu? - Hüseyin H.: Bilhassa babamda vardı. Annemde de vardı ama babam daha başarılıydı. - Hüsrev H.: Hayır, annemin de mizah duygusu çok iyiyiydi, babamın da. - Hüseyin H.: Ama baba tarafının bilhassa mizah kabiliyeti vardır. - Hüsrev H.: Annem de kendi ailesi içinde en gelişmiş mizah duygusuna sahipti. - Hüseyin H.: Hayır annemin ailesinde mizah duygusu yoktu. - Hüsrev: Aynı şeyi söylüyoruz işte, annemin ailesinde mizah duygusu yoktu, hemen ciddiye alıp alınabiliyor, yanlış anlayabiliyorlardı. Ama annem öyle değildi. Babam bazen de acı alaya, ironiye varan şakalar yapardı ama düşkünle değil, kendini bir şey zannedenlerle alay ederdi.
- Birbirinizde sevmediğiniz huylarınız var mı? Hüseyin H.: Benim onda eleştirdiğim bir taraf var, yine kızacak ama. Kötülük yapmak, adaletsiz olmak, kin duyup intikam almak ahlaken hiç caiz değildir. Hangi milletten olursa olsun; bütün insanlara sevgi duymayan, adaletsizlik eden, zulmü destekleyen, ırkçılık düşüncelerine bağlı olanlardan hoşlanmam. Ama birader biraz daha çabuk kırılan, dış etkilere karşı daha dayanıksız bir ruhi yapıya sahip. Bu nedenle kendisine koruyucu bir duvar çekmek için ayıya dayı demeye daha müsait davranabiliyor. Ayı muhterem bir varlıktır, Allah'ın sevimli bir yaratığıdır, burada ayıyı o deyim dolayısıyla kullanıyorum. Bilhassa benim başımdan geçen acı günlerde, benim bazı ayılarıma "Sayın dayı" dediğini gördüğüm zaman kızıp eleştirdiğim olmuştur. - Hüsrev H.: Genelde doğru ama özelde de ben bazen onun, kendini ceylan gösteren ayılara, "Ben onu seviyorum çünkü ceylandır" dediğini de biliyorum. Bazen o da senelerce bir ceylan gözlü ayıya "Dayı" der.
- Peki sizin Hüseyin Bey'de eleştirdiğiniz bir şeyler yok mu? - Hüsrev H.: Bana "Ayıya dayı diyorsun" derken onun da kendisini yumuşak huylu gösteren ayılara dost muamelesi yapmasını eleştiriyorum. Bir de lay lay lom müzik zevki olabilir. - Hüseyin H.: Bu doğru değil, bütün lay lay lom zevkler biradere aittir. Ben klasik müzik sevgisi olan biriyim. - Hüsrev: Ben yine de laylaylom müzik zevki oluşunu eleştiriyorum.
- Ortak müzik zevkleriniz var ama değil mi? Mesela bir araya gelince ne tür müzikler dinliyorsunuz? - Hüsrev H.: Klasik batı müziğini ikimiz de seviyoruz ama Türk müziğine gelince, işte onu eleştiriyorum. Ben "Gecenin matemine aşkımı örtüp sarayım" tipi, o biraz daha "Muhabbet bağına girdim bu gece" tipi sever. - Hüseyin H.: O küçüklükte kaldı. Rahmetli Mina Urgan hatıra kitabında benim de yaşlanınca yaşadığım bir şeyi söylüyordu; "Bir zamanlar hiç sevmediğim, sevilmesini anlayamadığım Türk musikisi şarkılarını şimdi garip bir nostaljiyle sever oldum. Mesela bir zamanlar hiç seveceğimi düşünmediğim 'Ada sahillerinde bekliyorum'u şimdi duymaktan hoşlanıyorum" diyordu. Benim de böyle oldu. - Hüsrev H.: Ben eskiden beri severdim, birader onları lüzumsuz bulurdu, ilgilenmezdi. Şimdi o da sevmeye başladı. - Hüseyin H.: Küçüklükte sevdiğim şarkılar bir yana, benim bir ara Molla Kasım'lık devrim oldu, hatta o devirde müziği gereksiz diye gördüm. - Hüsrev H.: Benim hiçbir zaman hayatımda İsmail Nacar'laşma olmadı ama biraderin oldu öyle bir dönemi. - Hüseyin H.: İsmail Nacar kadar olmasa bile Molla Kasım'lık dönemim oldu. - Hiç ikiz olmanın dezavantajlarını yaşadınız mı? - Hüseyin H.: İkiz olmanın dezavantajları şahsiyeti bulamamak, "ben" olamamaktı. Ama onu da sonra farklı dalları seçerek aştık. Hocamız Nahit Hanım'dan ilk psikoloji bilgilerini elde edince egomuzun "biz" olduğunun farkına vardık. Başkaları varsın desinler de biz de kendi içimizde düşünürken "Biz bir daha bu kararları alalım, biz bir daha aramızda konuşalım da şöyle hareket etmeye karar verelim" diyorduk. Lisede dehşetle hep "biz"li kararlar aldığımızı fark ettik. Bunun üzerine üniversiteyi ayırmaya karar verdik. - Hüsrev Bey üniversite konusunda fedakarlığı siz yaptınız bildiğim kadarıyla. Siz de hukuk istemenize rağmen tıpta karar kıldınız - Hüsrev H.: Hukuku ben biraderden çok daha önce ortaokulda düşünüyordum. Bir sene sürdü. Sonra birader lisede bir daha vazgeçmemek üzere hukuku seçti. Ben ziraatçilik, veterinerlik, diş hekimliği, şarkiyatçılık, Arap Fars filolojisinden sonra sonunda tıpta karar kıldım.
NAZIM'DAN SES ALDIM - İkiz olmanın avantajları da vardır mutlaka - Hüsrev H.: Eğer ikisinin de ruh sağlığı bozuk değilse çok güzel bir deşarj fırsatı oluyor. Bir koltuğa yatmadan, yaşıtı ve her an açılacağı biriyle devamlı konuşmak bazı şeylerin içte birikmesini önlüyor. - Hüseyin H.: Bilhassa büyüğün küçük kardeşe çok faydası oluyor. Şimdi ben muziplik yapayım; hep benim eğitimimde büyüdü, şiir yazmayı benim eğitimimde öğrendi.
- Birbirinize öykünmeler oldu mu yani? - Hüsrev H.: Hayır olmadı. - Hüseyin H.: Tabii olabilir, küçüklük çağında olmuştur zannediyorum. - Hüsrev H.: Biraderim gibi şiirler yazmadığıma göre, kendi özgün sesimi kendim yaratmışım. Biraderin eğitiminde kalsaydım "Gittim vecair sivriler, gördüm dokuz kurt ameden geldiler" gibi şiirler yazardım. Biraderin şiir üslubu genellikle böyle kalmaya devam ediyor. - Hüseyin H.: Benim terbiyemde kalmaya devam etseydi daha ne şiirler yazacaktı ama maalesef 1963'te evlenerek benim terbiyemden uzaklaştığı için olmadı. Benim yanımda olsaydı daha güzel şiirler yazardı. Benim eğitimimden çıkıp Nazım Hikmet eğitimine girdi. - Hüsrev H.: Evet, ne Nazım Hikmet'i ne de Atilla İlhan'ı sevdiğimi, onlardan ses aldığımı inkar ediyorum.
Eylem BİLGİÇ
|