Dünya Kupası'na gidemiyoruz diye filmin sonunu değiştirecek
Haluk Bilginer, Metin Akpınar, Ata Demirer gibi ünlü isimleri buluşturan "Kısık Ateşte 15 Dakika" filminin yönetmeni Neco Çelik, Almanya'da doğup büyüyen ikinci kuşak Türkler'den. Çelik'le son filmini ve projelerini konuştuk.
Kısa bir süre önce çekimleri biten "Kısık Ateşte 15 Dakika" filminin yönetmeni Neco Çelik (34), hayatını Almanya'da, Berlin'de sürdürüyor. Haluk Bilginer, Metin Akpınar, Ata Demirer, Uğur Özkan, Janset gibi birçok ünlü oyuncunun rol aldığı bu film ise birkaç ay öncesine kadar Berlin'de prodüktörlük ve yönetmenlik yapan Neco Çelik'in üçüncü uzun metraj çalışması. Alltag (Her gün) adlı filminden sonra çektiği Urban Guerillas (Şehir Gerilları) ile çeşitli festivallerde ödüller alan Çelik, filmlerini Türk mahallesi olarak bilinen ve kendisinin "Berlin'in Beyoğlu'su" olarak yorumladığı Kreuzberg'de çekiyor. "Kısık Ateşte 15 Dakika"nın mart ayında gösterime gireceğini söyleyen Çelik, Türkiye'de çalışmaktan çok memnun olsa da Berlin'e dönüp yarım kalan projelerine odaklanmayı ve Venedik Film Festivali'ne katılmayı amaçlıyor. Henüz bitirmediği, bir futbolcunun hikayesini anlattığı yeni filmi de ses getireceğe benziyor. Neco Çelik, bu filmin şu anda Alman liginde top koşturan Nuri Şahin'in hayatıyla benzerlik taşıdığını ama Türkiye Dünya Kupası'na katılamayacağı için filmin sonunu değiştirmek zorunda kaldığını söylüyor.
- En son konuştuğumuzda Ümit Karan'ın hayat hikayesini filme çekmek istiyordunuz. Ne oldu, filmi yarım mı bıraktınız? - Tam da onun hikayesi değildi. Alman Milli Takımı ile Türk Milli Takımı arasında seçim yapması gereken ve babasıyla çatışan bir futbolcunun hikayesiydi. Yani Nuri Şahin'in hayat hikayesine çok benzeyen bir hikayeydi. Ama ben bunu yazdığımda Nuri Şahin henüz yoktu. Benim filmimin sonunda Türkiye ile Almanya Dünya Şampiyonası'nda final oynayacaktı. Ama Türk Milli Takımı Dünya Şampiyonası'na katılamadığı için filmin sonunu değiştireceğim. Proje devam ediyor.
- Türkiye'de film çekme fikri nasıl doğdu? - "Aşk Büyüsü" adlı kitabı filme çekmek için Türkiye'den bir yapımcı arıyordum. Med Yapım'dan birileriyle tanıştım ve hikaye böyle başladı. Teklif onlardan geldi.
- Daha önceki filmlerinizin senaryosunu siz yazıyor, oyuncu seçimini de siz yapıyordunuz. Şimdiyse tam tersi... - Sonuçta ben yönetmenim. Başkasının senaryosunu filme çekmek de büyük zevk. Bir restorandaki insanların 15 dakika içinde değişen hayatlarını konu alıyor. Oyuncuların çoğunu da öncesinde tanımıyordum zaten.
- "Bu filmde şimdiye kadar hiç yapılmamış bir şey yaptım" diyebilir misiniz? Bir iddianız var mı? - Birtakım küçük farklılıklar var. Onu seyirci anlayacaktır. Tabii ki her filmimde öyle bir iddiam var. Şimdi siz "Neco çok iddialı" başlığı atarsanız olmaz, aman aman!
- Bu film bir şey kazandıracak mı Türk sinemasına? - Neden olmasın! Türk sineması arayış içinde ve kendi seyircisini arıyor. Ya geyik muhabbbeti ya da melodramlar yapılıyor Türk filmlerinde. Başka bir şey yok ortada. Ya da çok entelektüel oluyor.
- Sizce Türk olmayan izleyiciyi de bu filmi sevecek mi? - Herkesin hayatından izler bulabileceği bir film bu. Uluslararası şeyler yapmak istiyorum.
- Almanya'da doğup büyüdünüz ve sonra birden Türkiye'ye geri dönüp film yapmaya karar veriyorsunuz. Türkiye'ye adapte olmakta zorlandınız mı? - Evet ama Berlin-Kreuzberg'den geliyorum. Kreuzberg Berlin'de küçük bir Beyoğlu gibi. Türkiyeli miyim bilmiyorum ama hiç yabancılık hissetmedim. Sanki başka bir yerde yaşamamışım gibi hissediyorum.
- Almanya'daki futbol oynayan, yönetmenlik ve oyunculuk yapan 2. ve 3. kuşak Türkler de teker teker geri dönüp burada bir şeyler yapmaya başladı. Nedir sizi bu topraklara çeken? - Babam Afyon'daki köyüne geri döndü. Geçen gün babamı aradım ve "İstanbul'dayım!" dedim. "Napıyorsun?" dedi. "Çalışıyorum, ekmek parası kazanıyorum" dedim. "Oğlum geri dön Berlin'e, orada ne yapıyorsun?" diye tepki gösterdi. Gerçekten babalarımız oraya çalışmaya gitti. Biz buraya geri dönüyoruz. Türkiye'nin durumuyla da ilgili bu. Sosyologlar daha iyi açıklayabilir.
Aynur Erdem
|