|
|
|
|
Fransa'da resmi davetler
Malumunuz, son zamanlarda basında resmi davetlerin "mebzul miktarda" sözü ediliyor, kimi zaman resepsiyonlar bir devlet sorunu haline bile dönüşebiliyor. Ben de geçen hafta Avrupa'nın en ağır protokollü devletinin iki ayrı resmi davetine katılınca, bu "havalı durumu" aktarmaya karar verdim. Fransa Dışişleri Bakanı Douste-Blazy yeni yıl davetini Bakanlığın görkemli salonlarında verdi. Nadide orkidelerle dolu devasa vazoların arasından geçerek vardığımız salonda Bakan, tam vaktinde kürsüye çıktı ve konuşmasına basın özgürlüğünün önemini anarak başladı. Ardından Avrupa Birliği'ne geçti. AB'nin birçok konuda ortak bir politika geliştirmemesini eleştirdi. Bu arada genişlemenin yarattığı endişe anlatılırken, her ne kadar direk olarak adı geçmese de, sözkonusu ülkenin Türkiye olduğu gayet iyi anlaşıldı elbette! Savaş, terörizm, dünya sağlığı gibi uluslararası diplomasinin ortak dertlerini de deşen Bakan konuşmasını Heraklit'in bir sözüyle bitirdi: "Umutsuz durumlarda bile umut etmeyi öğrenemezsen, hiç bir şey elde edemezsin."
KÜLTÜR BAKANI İNŞAATTA Fransız Kültür ve İletişim Bakanı ise yılbaşı resepsiyonu için henüz açılmamış bir mekanı seçmiş ve bunu davetiyede belirtmişti. Buz gibi bir şantiyeye gideceğimizi anlayarak sıkı sıkı giyinip icabet ettiğimiz mekanda, insanların yiyip içip kıyafet göstermek için değil, gerçekten yeni açılacak bir müzenin mimarisini görmek için (sivri topuklarla değil, koca botlarla) oraya gelmiş olduklarını gözlemleyince, bizdeki bazı açılışları hatırlayıverdim: Hani o kimsenin duvarlardaki tablolarla ilgilenmediği davetler nedense aklıma düşüverdi! Fransız sanat dünyasının tüm ünlü isimlerinin koca paltolarla hazır bulunduğu toplantıda, Kültür Bakanı De Vabres bundan sonraki yıllarda da davetlerini inşaatlarda vermeyi umduğunu söylediçünkü bu, yeni açılacak mekanların müjdesi demekti! Bakan, "Dünyanın vahşileşmesine karşı kültürü korumalıyız" diyerek kültür ürünlerinde piyasa koşullarının geçerli olmaması gerektiğini anlatırken birden, kalabalığın çeşitli yerlerinden protesto sesleri yükselmeye başladı. Defalarca davetiyelerimizi kontrol eden sıkı güvenliği nasıl yarıp içeri sızdığı anlaşılamayan birkaç genç, sanatçıların sosyal haklarının korunmadığını haykırmaya başladılar. Konuşmasını şaşkınlık içinde kesen Bakan, "İzin verirseniz o konuya da geçeceğim" dese de, gençler dakikalarca susmadılar ve korumalar harekete geçti. Bu sırada gazetecilerin görüntü almaya başladığını gören Bakan korumalardan kimseyi tartaklamamalarını isteyince, gençler dışarı çıkartılmadılar ve protestolarına daha da yüksek sesle devam ettiler. Bizim gibi, demokrasiye geçişinden bu yana tutarlı bir kültür politikası yaratmayı başaramamış bir ülkede bile hayret uyandıracak bir "itiş kakış" yaşanan davette Kültür Bakanı'nın bir cümlesi özellikle dikkatimi çekti: Aynı zamanda basından da sorumlu olan Bakan, çekilen her fotoğrafın ve filmin, bir ülkenin imajını ne kadar çok etkilediğini, dolayısıyla turizm sektörünün çöküntüye uğradığını ve bunun işsizlik yarattığını hatırlatarak fotoğrafçı ve kameramanlardan yaydıkları görüntülere dikkat etmelerini istedi. Kısacası, Dışişleri Bakanlığı'ndaki resepsiyon nezih bir şekilde biterken, Kültür Bakanı'nın davetinde arbede yaşandı. Malum, diplomasinin kanı soğuk, sanatçıların kanı ise deli akar! Her iki resepsiyonun da, nadide çiçeklerden oluşan buketlerle süslü, son derece zevkli büfelerle bittiğini de belirtmeliyim elbette. Ne de olsa davetli takımını hoş tutmak lazım ki dedikodu olmasın.
Sedef Ecer
|
|
|
|
|
|
|
|
|