| |
|
|
Okur beklentileri ile yazar gündemleri neden farklı...
Sabah'ın "Okur temsilcisi" Yavuz Baydar, siz sayın okurlarımızın biz köşe yazarlarından beklentilerini şöyle özetlemişti dün: - Okurlar köşe yazılarında da "gerçek gündemi" istiyor: Kişisel kavgalar, çok özel hayat tarzlarına ilişkin tartışmalar, sataşmalar, boş iddialaşmalar, köşelerden atışmalar yerine, halkın sokakta, işyerinde, evinde, okulunda konuştuğu sıcak konular, iyisiyle kötüsüyle, köşelere daha çok gelmeli. Baydar'ın yaptığı beklentiler listesindeki "Gerçek Gündem"i saptamak aslında biz köşe yazarlarının önündeki en zor uğraştır. Çünkü eğer büyük bir doğal felaket ya da sosyopolitik kriz gündemde değilse, gerçek gündem her kesime ve kişiye göre değişen göreceli bir olgudur. Baydar'ın deyişi ile "Halkın sokakta, işyerinde, evinde, okulunda konuştuğu sıcak konular" gerçek gündem ise, Türkiye'deki gazetelerde 70 milyon köşe yazarı olsa bile bunlar gerçek gündemi yakalamaya yetmez. Önceki akşam, eğitimli, "Seçkinler" diye nitelenecek insanlardan oluşan bir topluluktaydım. Bir saate yakın televizyondaki "Kurtlar Vadisi" üzerinde konuşuldu. Bir başka yemek davetinde de hepsi üniversite diplomalı hanımların, hangi televizyon dizisinin tutkunu olduklarını öğrenmek fırsatına kavuştum. Ulusal televizyon kanallarında yerli veya yabancı klasiklerin dizileştirilmesi mümkün değil gibi. Belgesellere de, Türk ve Batı müziğinin klasik yapıtlarının icrasına da yer yok. Halk Picasso Sergisi önünde kuyruk oluyor. Televizyonlardaki halk ise Semranımları tartıştırıp, katılıma giriyor. Siz sayın okurlarımızın gönderdikleri mesajların önemli bölümü, çeşitli meslek mensuplarının ya özlük haklarıyla ya da mesleklerine ilişkin sorunlarıyla ilgili bilgileri içermekte.. Siyasi içerikli mesajlarda ise ya iktidardaki partiye öfke ya da övgü seslendiriliyor. Dünyanın Türkiye'yi de ilgilendiren gerçek gündemindeki maddeler, bu konulara ilgi duyanların adeta özel hobileri gibi. Türkiye'nin gerçek gündemindeki konular ise, genellikle saplantılı kamplaşmaların içinde ele alınmakta. Bu gerçeklerin ışığında her köşe yazarı kendine özgü farklı bir "Gerçek Gündem" bulmak zorunda. Başka türlü, ya okunmazsınız ya da her gün aynı konulara takılan ve rejim kavgası yapmayı meslek gereği olarak sunan bir temcit pilavı tenceresine döndürürsünüz köşenizi. Aslında Türk basınının temel bir eksikliğinin yan ürünleriyiz biz köşe yazarları. Ortadoğu'nun ve Avrupa'nın kesiştiği noktada bulunan hayati konumda bir ülke Türkiye. Ama Türk basınının Ortadoğu ülkelerinde muhabir ağı yok. Ortadoğu'yu İngiliz ya da Amerikan kaynaklarından izliyoruz. Avrupa başkentlerindeki muhabirlerin haberleri ise, ancak Türkleri veya Türkiye'yi doğrudan ilgilendirdiği zaman gazetelerde iyi yer buluyor. Türkiye içindeki haber kadrolarının ise, ihtisaslaşmaya, özel ve incelenmiş haber yapmaya vakitleri yok. Herkes nefes nefese ertesi günü kurtarmaya çalışmakta. Gerçek gündemi yakalamaktaki acizlik, magazin haberlerinin yoğunlaşması ile kapatılmıyor mu? Türk basınının habercilikteki açığını, köşe yazarları doldurmaya çalışıyor. Bazı gazetelerde muhabirden çok köşe yazarı herhalde bu nedenle var. Muhabirlikte kıdem almak, muhabirin de köşe yazarı olması anlamına geliyor bu yüzden. Bu satırların yazarı, lise veya üniversite yıllarından daha fazla ders çalışarak, kendi gerçek gündemini yakalamaya çalışmakta. Ama neticede o da denizdeki balıklardan biri. Herkes yüzerken siz uçabilir misiniz?
|