|
'Erkekleri hep starlar götürdü ama kötü kadın ben oldum!'
|
|
Lale Belkıs'i hep "iyi" kadınlara erkekleri kaptıran "kötü" kadın rollerinde izledik. Oynadığı 25 filmin yanı sıra, o Türkiye'nin ilk mankenlerinden, şarkıcı, ressam ve yazar yani tanınmaya değer bir insan....
Lale Belkıs'i anlatmaya nasıl, nerden başlamalı? Elbette büyük çoğunluk için, o Türk sinemasının ölümsüz ikinci kadınıdır: fırsat bulursa erkek kahramanı başta çıkaran, hatta elinden gelen kötülüğü de ardına koymayan meşum kadın, kışkırtıcı, frapan, fettan ve cinselliği buram buram fışkıran... Leyla Sayar, Suzan Avcı, Devlet Devrim gibi, Belkıs de baştan çıkaran ikinci kadındır. Ama onu daha yakından tanıyanlar bilirler ki, Lale hanım yalnızca bu değildir. On parmağında on marifet vardır onun: şarkıcı, söz yazarı, ressam, tiyatro oyuncusu, seslendirmeci, Türkiye'nin ilk mankenlerinden, tasarımcı, yazar ve şair. Daha ne olsun? Çanakkale gazisi bir babanın altı çocuğundan biri, Eyüp'te bahçeli bir evde büyümüş. Ablaları modayla ilgilendiğinden, evin en küçük kızı orta ikide ve daha 14 yaşında, Olgunlaşma Enstitüsü'ne başvurmuş. Sonra bir gün, ülkemizi ziyaret eden Fransız yazarı George Duhamel onuruna verilecek bir defileye çağırmışlar, hep Türk motifleriyle işli giysiler sunmuş. Asıl deneyimini 1954 yılında yapılan bir Amerika gezisinde edinmiş. O yolculuk ona çok şey öğretmiş. Şöyle diyor: "Özellikle pantolon ve şortlu kıyafetlerde beni tercih ediyorlardı. Vücudum bunları giymeye çok uygundu". Bunca yıl sonra, sanatçımız hala bunları giymeye çok uygun gözüküyor. 60'larda profesyonel mankenlik başlıyor, üstüste yılın mankeni seçiliyor. Peki bu mesleğin öncülerinden sayılır mı? "Bir anlamda. Ama benden önce gelenler de var. Semra Dağoğlu, sonraki yılların yazarı Sevim Burak. Ama onlar sanırım profesyonel değillerdi." Olgunlaşma'nın penceresinden o zamanların Beyoğlu'sunu nasıl seyrettiğini anlatıyor: "Hep şık insanlar geçerdi. Herkes yürüyüşüne dikkat ederdi, kimse kimseye çarpmazdı. Örneğin gazeteci Ümit Deniz'in geçtiğini hatırlıyorum; yakasında kırmızı karanfillerle. Gülistan Güzey'le karşılaşıyor, ona çıkarıp bir karanfil uzatıyor". Belkıs, 1962'de Vakko'nun açılışında da mankenlik yapmış. O yılların hemen tüm ünlü terzileriyle çalışmış: "O zamanlar modacı değil, terzi derlerdi. Lütfiye Arıbal, Mualla, Faize ve Sevim, Suat Aysan, Luigi... Ama en çok Olgunlaşma Enstitüsü'nün kurucusu ve her şeyi olan Refia Övüç hanımefendi. Hepimizi o yetiştirdi. Türk kızlarının evde oturmasına çok kızardı, 'bizim motiflerimiz, renklerimiz, nakışlarımız eşsizdir, onları tanıtmak şart' diye söylenirdi. Sonradan Deniz Adanalı Ankara'dan geldi ve Vakko'nun baş mankeni oldu." Sonra Lale Oraloğlu'ndan teklif alıp onun tiyatrosunda ilk kez 1961'de sahneye çıktığını söylüyor. Sonra film önerileri. "Ölüm Tarlası", "Bitmeyen Yol" gibi filmlerde gelen ilk roller. 70'lerle birlikte de renkli filmler furyası. Lale Belkıs'in 'kötü kadın' şöhretine itirazı var: "Ben aslında kötü kadın değildim. Kötülük bana yapılıyordu. 25 kadar film çektim ve hepsinde okka altına ben gittim. Hiç hakkımı vermediler, hep ikinci kadın oldum, çokluk kötü kadın oldum. Ve beraber olduğum insanı hep benden kaptılar. İster Türkan Şoray olsun, ister Hülya Koçyiğit... Hikaye hep aynıydı: ben bir erkekle beraberim, o ortaya çıkıyor ve onu elimden alıyor. Hangimiz kötü oluyoruz şimdi?.. Antalya'da Altın Portakal aldığım bir film vardı, 'Kalbimin Efendisi' diye. Orda da Hülya Koçyiğit gelip benim adamı elimden alıyordu. Onlar malı kapıyordu, ama kötü kadın ben oluyordum!" Peki niye ona hep bu roller layık görülüyordu? Alımlı fiziği, boylu-poslu cazip bir kadın olması nedeniyle mi? "Olabilir. Ben hep iyi giyinen, şık ve makyajlı kadındım. Beki bunlar kötü kadına daha çok yakıştırılıyordu."
BENDEN ŞOV BEKLENDİ Ama kimi filmlerde köylü kadınları oynamadı mı? "Evet. Örneğin 'Ölüm Tarlası'nda. Ve Yıldız hanım (Kenter) bana 'Laleciğim, o filmde en güzel oynayan sendin' dedi. Ama ben sonra Yıldız Hanım'la 'Nükte' adlı bir oyunda bir profesör kadını oynadım. Kimse farketmedi, kimse övmedi. Lale Belkıs illa da güzel olacak, şov yapacak. Hep bu beklendi benden..." Belkıs sinemada mankenlikten gelenlere hep biraz küçümseyerek bakma eğilimi olduğunu söylüyor. Şöyle diyor: "Her iş iyi yapıldığında güzeldir. Mankenlik de içten gelen duygularla gereği gibi yapılırsa çok güzel bir meslektir. Ben şarkıcılık da yaptım. Ama şarkı söylerken göbek atmadım." Sonra şöyle diyor, "Mesele yalnızca ikinci kadını oynamak değildi. O ikinci karakterlerin üzerinde hiç durmuyorlar, star sistemi icabı yalnızca baş karakterlerle ilgileniyorlardı. Biz sette ölsek, kimse aldırmayacak. Öyle bir hava." İçinde ukde kalan bir şeyi anlatıyor. Yıllar önce "Feride" filminde Emel Sayın'la birlikte oynuyor. O şehirli kız, Sayın ve kardeşlerini oynayan Pakize Suda ve Gökben, köyden gelmişler: "Sözömona ben şehirliyim, ama kapalı kapalı dolaşıyorum. Onlar sözde köyden gelme, ama çok daha açık giyinmişler. Ben bir şarkı söylüyorum. Orkestra filan yok. Sonra film icabı Emel Sayın alıyor, 'Arım Balım Peteğim'i söylüyor. Birden arkada sanki 40 kişilik bir orkestra... Oysa ben de profesyonel bir şarkıcıyım. Benim şarkım gülünç ediliyor, Emel Hanım'a birden koca bir orkestra çıkıyor. Sonra ben Engin Çağlar'la çok mutluyken, birden Emel Hanım 'beşik kertmesi' olarak ortaya çıkıyor, malı alıp götürüyor." Lale Belkıs bugün bile Anadolu'ya gittiğinde, kadınların gelip onu öptüğünü söylüyor: "Kimse kötü kadın filan demiyor. O rolleri hatırlıyorlar. Önemli olan da bu." Baş rolde oynayan tüm yıldızlarla çok iyi geçindiğini, hepsini çok sevdiğini söylüyor: "Türkan, Hülya, Filiz, hepsi arkadaşımdır. Filiz'e bir filmde tokat atmıştım. Galiba biraz sert oldu. Yıllar sonra karşılaştık, özür diledim. Bir filmde de Ediz Hun'la oynuyoruz. Onun karısıyım ama o başka kadınlarla fingirdeşiyor, ben nasılsa yine kötü kadın oluyorum!.. Ömercik de benim oğlum. Neyse, bana bir tokat attı, yere serildim. Bayılmışım, bir süre öyle kaldım. O sırada da bir kulüpte şarkı söylüyorum. Bir hafta suratım mosmor kaldı". "Aslan Parçası" filminde ise küçük Sezercik'e tokat atması istenmiş. Ayhan Işık'lı bir Atıf Yılmaz filmiymiş. "Atıf beyciğim, ben bir çocuğu film icabı bile olsa dövemem" demiş ve yapmamış. Selim İleri'nin senaryosunu yazdığı "Bir Demet Menekşe" ise en çok sevdiği filmi: "O filmde bile bir tuhaflık vardı. Kocam başka kadına aşık. Ona aldığı yüzüğü bana veriyor. Ben durumu çakıyorum ve öteki kadına gidip yüzüğü ona veriyorum: "Kocam beni kandırıyor, bunu aslında size almış' diyorum. Artık kim iyi, kim kötü, siz bulup çıkarın!"
HER ŞEY BİR OYUN Çıplaklığı sevmemesine rağmen, bir Tarkan filminde hayli soyunduğunu söylüyor: "Ama o kadın ben değildim, bir Bizans prensesiydi. Kafatasından şarap bile içiyordu. 'Paprika' diye bir filmde de Kadir İnanır'la çıplak sevişmiştik. Ama emin olun, film olunca, oyun olunca, çıplaklık fark etmiyor. Orada olan, orada kalan bir şeydi o." Lale hanım iki kez evlenmiş. İlk eşi tiyatro sanatçısı Pekcan Koşar: "Onu rahmetle anıyorum. Çok iyi bir insandı. Ama içki tutkusu sağlığını yedi bitirdi". Sonra bir a n ı s ı n ı a n l a t ı - y o r . Yıllar önce, Oraloğlu ekibiyle Ege bölgesinde turneye çıkmışlar. Korkunç bir hortum çıkmış ve çok korkmuşlar. Minibüste yanıbaşındaki Pekcan Koşar'la orda ilk kez yakınlaşmışlar... Sonra 'Ateş Böceği' Yalçın'la evlenmiş. Ve bu evlilik 33 yıldır sürüyor... Evliliğin başarısını 'karşılıklı sevgi ve saygı'ya bağlıyor. Niye çocuğu yok? "Ben istemedim, kendime güvenemedim. Çocuk çok zor bir konu, ben kendimi daha halletmemiştim, çocuğu nasıl halledeceğim?" Ve ekliyor: "Ben hep çalışarak, hayatımı bizzat kazanarak yaşadım. Üreten hep kendim oldum. Filmlerimdeki tüm giysiler benimdir: tasarımlarıyla birlikte... Hayat boyu çalıştım, hiç boş oturmadım. Hayattan hiçbir şey beklemedim. Hep ben verdim, hiçbir şey almadım." Tiyatroyu ve sinemayı artık bıraktı mı? "Hiçbir şeyi bırakmadım. Bırakmam da... Yapacak çok işim var daha... Geçen yıl Yıldırım Mayruk'un defilesine çıktım. Aralıkta Olgunlaşma'da Kalp Vakfı'nın bir defilesine çıkacağım. TV'den bir öneri aldım ve bir dizinin bir bölümünde oynadım, hemen de yayınlandı." Şarkı ve şiirlerinden oluşan bir tiyatro dinletisi hazırlıyor. Özdemir Erdoğan'la işbirliği yaparak... Şarkılarını bir albümde toplamayı planlıyor. Yeni yılda anılarını topladığı "İpek Çoraplar" adlı kitabı da çıkacak. Ressamlığı ise hep sürüyor ve 15. sergisine hazırlanıyor. İşte Lale Belkıs...
|