|
|
|
|
Babasıyla 45 yıl sonra buluştu
Milletvekili Süleyman Gündüz kendilerini terk eden ve bir daha da dönmeyen babasıyla 45 yıl sonra buluştu.
-Bu kadar çok alana ilgi duymanızda, bir eksikliği kapama isteğiniz mi var, diye sorarken aslında ben, baba sevgisinin eksikliğini kastetmiştim. Var mı böyle bir şey? - Şüphesiz babanın insan yaşamındaki fonksiyonu ve yeri çok farklıdır. Ama annem o kadar geniş bir yüreğe sahipti ki sevgi yoksunluğu anlamında bir boşluk bırakmadı.
- Sizden dinlemek isterim yaşadıklarınızı. Babanız sizi neden terk etti? - Annem bana hamileyken, babam çalışmaya Almanya'ya gidiyor. Üç yıl mektup gönderiyor ama üç yıl sonra ne bir daha mektup geliyor, ne de haber.
- Ne yazıyor o mektuplarda? - O dönemde tabii ailelerle olan ilişki çok başka. Babam da aile büyüklerine yazıyor, anneme değil. Annemin okuması yazması yoktu, sonradan öğrendi. Babam mektup yazdığında ancak "çocuklara selam" diye not koyardı. Anlaşılırdı ki, eşine ve çocuklara selam
gönderiyor.
BU BENİM KADERİM - Cezalandırıldığınızı mı düşünürdünüz küçükken? - Hayır. Bunun yalnızca bir kader olduğunu düşündüm. Hayattan bana düşen pay buydu.
- Nasıl algılıyordunuz baba kavramını? - Bütün bu 45 yıllık süreç içinde babamı ilk algıladığım olay, babamın 1964 yılında Trabzon'a gelişi. Şehre gelmiş ama bizim köye çıkmamıştı. Haberi gelmişti. Abimle bana da "babanız geldi" dediler. Ben 3 yaşındaydım, abim ise
5. O gün araba yolunun bitimine, köyün altına kadar indik. Belki gelir diye akşam karanlığına kadar bekledik. Bütün gün beklemiştik. Babamı ilk defa görecektim. Ama gelmedi. Çok büyük bir hayalkırıklığıyla geri döndük.
- Umudunuzu yitirdiğiniz anlar oldu mu? - Hayır, hiçbir zaman. Annem, öldüğü ana kadar babamın döneceğine inandı. Köyde en son bizim evin kapısı sürgü edilirdi. Annem kapıyı, yatıncaya kadar kapattırmazdı, belki babam gelir, utanır, kapıyı çalamaz, geri döner diye. Ama babam gelmedi. Yine de annem bize onu hiç kötülemedi. Ben de her zaman inandım. Ve inancım doğru çıktı. 45 yıl sonra buluştuk babamla. - Nasıl buldunuz babanızı? - Babam bir Alman hanımla evlenmiş ve kızı olmuş. Kız kardeşim, soyunu araştırmak için Trabzon'a geliyor ve biz babamın hayatta olduğundan, bir kızı olduğundan haberdar oluyoruz. Kız bizim varlığımızı öğrenince görüşmeden hemen dönüyor. Ben bir süre acaba ararlar mı diye haber bekledim. Kimse aramayınca otelden kız kardeşimin aradığı bir Kanada numarası buldum. Numaranın adresini tespit ettim ettim ve Kanada'ya gittim. Kapıyı babam açtı. Yanımda kuzenim vardı. Ben konuşamadım bile. Kuzenim babamla konuştu. Babam "yanındaki adam kim" diye sordu. Kuzenim "O senin oğlun" deyince babama sarıldım. Kaburgalarımız birbirine geçti, yüreklerimiz birbirine değdi. Öylece kaldık. Uzun süre konuşamadım bile. Sonra uzun uzun konuştuk 45 yılı. - Neden dönmemiş? - Bazen bir hata yaparsınız ve onu nasıl telafi edebileceğinizi bilemezsiniz. Bana, ona neden kızmadığımı sordu ben de ona "nasıl kızabileceğimi bilmiyorum, çünkü bu küçükken öğrenilen bir duygudur. Annem bize bu duyguyu öğretmedi. O yüzden size öfke duyamıyorum" dedim. Annemi sordu. Öldüğünü öğrenince, "çok güzel kadındı" dedi. - Babanızın bir Hristiyan kadınla evli olması, İslami yönünüzü rahatsız etti mi? - Hayır. Artık karısı ailemizdendir, kızı da kardeşimiz. Yatak odalarında babamın tarafında bir cami tablosu, eşinin tarafında seramik bir haç gördüm ve ben anladım ki bu bir Hristiyanla bir Müslümanın evliliğidir.
|
|
|
|
|
|
|
|
|