Barajın düşürülmesi
Halkçı Cumhur-başkanımız koca patronların kulübünde konuşurken seçim barajının düşürülmesi gerektiğini söyleyince şahsen aynı fikirde olmama rağmenşöyle bir yutkundum. Sezer ile TÜSİAD'ın görüş birliği içinde oldukları konular herhalde pek fazla değildir. Seçim barajının düşürülmesi konusunda Sezer ayrıca AB'nin isteğiyle de örtüşmüş bulunuyor. Tabii bu görüş birliğine rağmen aradaki ince farkları da ihmal etmemek lazım. Mesela AB barajı düşürmemizi eminim ki demokrasimizin selameti ile ilgili değil, bölücü siyasetin kolaylaşması için istemektedir. TÜSİAD ve Sezer herhalde aynı niyetle istiyor değillerdir. Lakin Baykal'ın bu isteğe direniş gerekçesini ciddiye alırsak, hem koca patronlar kulübünü, hem de Sezer'i zan altında bırakıveririz. Ne diyor Baykal? - Barajın düşürülmesi etnik siyasi yapılanmayı başlatır! Ee, TÜSİAD ve Sezer bunu mu arzu ediyorlar?! Şüphesiz Baykal'ın böyle bir kastı yok ama ya Sezer veya TÜSİAD alınırsa? Gerçi onlar, İlhan Cavcav'ın yamukyumuk benzetmesine karşı Aziz Yıldırım'ın yamuk-yumruk cevabında gördüğümüz türden kabasaba tepkiler sergilemezler ama yine de Baykal'ın gerekçesi pek yerli yerine oturmuyor: - Baraj düşürülmesi etnik siyasi yapılanmayı başlatır! İlahi, bu yapılanma yok da baraj düşünce başlayacak, öyle mi? Bir gerekçe söyleyelim ki kendimiz de yürekten inanalım. Etnik siyasi yapılanma, başlamak şöyle dursunbitmiş, üstelik dallanma budaklanma yoluna bile girmiş değil mi? Her biri Öcalan'ın manevi liderliğinde kurulmuş DEP, HADEP, DEHAP gibi partiler etnik siyaset yapmadılar da ne yaptılar? Bu partilerde göstermelik birkaç istisna hariç bütün adaylar daima belli bir kökenden gelenler değil midir? Bunların kazandıkları belediyelerde bir tanecik ' başka köken' sahibi başkan var mıdır? Dahası, bu partilere istisnai tepki oyları hariçbelli köken dışından destek veren çıkmış mıdır? Baykal bunu bilmez ve görmez mi? Yoksa CHP lideri, ' baraj düşerse başka etnik köken adına siyasette kendi kayıklarını yüzdürmeye kalkanlar çıkabilir' mi demek istedi? O zaman da şöyle bir anlam çıkaranlara ne deriz? Kürtler adına şiddet eylemleri yapıldığı için onlar ' ihkak-ı hakk' yoluyla etnik siyaset yapma imkanına kavuştular. Kan dökmeyen ve ülke bütünlüğüne kastetmeyen öteki etnik köken mensupları ise böyle bir imkan kullanmasınlar. Yani kan dökenin ve bölücülük güdenin ödüllendirilmiş olmasını içimize sindirelim, ötekilerinin iştahlarını kabartmayalım. İşin gerçek yüzüne bakma zamanıdır: Hiçbir devletin gücü, fiili etnik siyasi yapılanmayı önlemeye yetmeyeceği için lafta kalan bir yasakta direnmenin anlamı yok! Bu hem fiilen etnik siyaset yapan adamları yalancılığa ve ikiyüzlülüğe sürüklemekte, hem de devleti ' yasak koyup delinmesini seyreden zavallı' durumuna düşürmektedir. Şiddete başvurmamak kaydıyla her bir şey adına siyaset yapabilmek serbest olmalıdır. Boy, soy, din, dinsizlik, cins, bölge; her ne adına olursa olsun! Zira bunların pek çoğu adına zaten maskeli bir biçimde siyasi yapılanma gerçekleştirilmektedir. Mesele barajın ölçüsünde ve tarzındadır. Sözgelimi TBMM, İl Genel Meclisleri ve Belediye Meclisleri'nin tamamı için yüzde 5'lik bir ölçü makul olabilir. Yine sözgelimi TBMM, İl Genel Meclisleri ve Belediye Meclisleri üye sayılarının belli bir oranı için yüzde 10'luk bir baraj uygun bir sınırlama tarzı olabilir. Yeter ki hakiki maksadınız halk kesimlerinin iradelerini en yaygın biçimde yansıtabilmelerine imkan tanımak ise mutlaka dengeli bir yol bulur, faydalı ile zararlının ortasını tutturabilirsiniz. Fakat bütün tasanız barajı düşürmenin rekabette size yükleyeceği zorluklardan ibaret ise, demokratik olmayan ölçüleri savunabilmek için akla karayı seçmek zorunda kalırsınız. Ve nihayet; ülkemin Cumhurbaşkanı ile bir tek konuda da olsa aynı fikirde buluşmanın ' derin vatandaşlık tesellisi' içindeyim.
|