Hiçbir şey olmayacak!
(Bu yazı bir '21 Aralık yazısı' dır. İlk kez 21 Aralık 94'te yer aldı bu köşede, sonra hiç değiştirilmeden 95, 96, 97, 98'in 21 Aralık'ında da... Dün 21 Aralık'tı... 21 Aralık geleneğimize uyup yeniden koyalım dedik köşemize... Bir gün gecikmeyle... Bilmem hala geçerli midir yazının söyledikleri...) On gün sonra yeni yıla giriyor Türkiye. Pek çok sorunu da omzunda taşıyarak... Ve pek çok korkuyu da... Üç temel korku, devletin gizli odaklarından, evlerin oturma odalarına kadar sarmalıyor her yanı. Korkulardan ilki, hiç de yeni değil: Ekonomi çökecek. İşsizlik, pahalılık yok edecek hayatı. Değerler yıkıldı yıkılacak. Sosyal patlamalar Türkiye'yi iç savaşın girdabına sürükleyecek. İkinci korkumuzun da neredeyse 70 yıllık tarihi var, ama son yıllarda adeta kabusa dönüştürüldü. Korkunun adı: Şeriat. Dinci şiddetin Türkiye'yi bir gecede ele geçireceği kabusu uykuları bölüyor. Belki dincilerin uykusu da, devletin tankıyla topuyla üzerine geleceği korkusuyla kaçıyor. Üçüncü korkumuz da 10 yıldır bizle iç içe. Son korkumuzun adı: Bölünme... Kürt terörü Türkiye'yi parçalayacak. Bir adım daha öteye gidince 'Kürdistan' kabusu da hayatımızın ortasına çöküyor... Ayağımızda pranga gibi duruyor korkularımız. Ve hep birlikte korkuyoruz. İşin tuhafı, kimi korkuları çok çabuk unutuyorken, kimileriyle bir ömrü paylaşıyoruz. Ve yeni yılın kapısından içeri, korkularımızın dalgınlığıyla giriyoruz. Korkan her insan gibi, toplumsal düzeyde de sağlıklı düşünceler üretemiyor, sağlam yapılar kuramıyoruz. Dışarıda karın dinginliği var, Kar, korkularımıza karşı da bizi daha sakin kılıyor. Böyle sakin bakınca, üç korkunun da abartılmış ve hatta kışkırtılmış olduğunu düşünüyoruz. Birincisi, Türkiye ekonomisinin çökmeyeceğini, istense de çökmeyeceğini, dost-düşman biliyor. Öte yandan, demokrasinin işlediğini, işlediği sürece temel sorun olan 'paylaşım' sorununun çözüm için dayatacağını da biliyor herkes. Çözüm o kadar kolay mı peki? Bunu kim söylüyor! Ama, Türkiye'nin sosyal patlamaların uçurumuna sürüklendiği korkusunu da hiçbir olay haklı çıkarmıyor. Şeriatın geleceğini söyleyenler, Türkiye'yi tanımıyor mu? Şeriat isteyenler hep vardı. Bırakın, isteyen istediğini söylesin. Türkiye'nin toplumsal dinamiklerinin bu açıdan analizi, şeriat kabusu görenleri haklı çıkarmıyor. Şeriat, bir yaşam tarzı. Hükümet etme biçimi değil. Hükümetler değişebilir, ama toplumların "seçtiği' ve 'bedenine biçtiği' yaşam tarzlarını değiştirmek o kadar kolay mı! Ya, terörün Türkiye'yi böleceği korkuları? Allah aşkına, kim gerçekten inanıyor PKK'nın Türkiye'yi parçalayabileceğine? Etnik yapılanmasıyla, nüfusun coğrafi dağılımıyla başka hiçbir ülkeyle kıyaslanamayacak bir ülke, Türkiye. Sakin kafayla, sivil kadroların çözmekte zorlandığı sorunları, makineli tüfek tarakaları mı çözecek? Türkiye'nin ağır sorunları var... Evet! Çözümü de hiç kolay değil. Ama, bunların hiçbiri korkuları h aklı çıkarmıyor. Aslında gerekçelere de gerek yok. İşte, herkesle bahse giriyorum: Bugün 21 Aralık 1994. Tam bir yıl sonra, 21 Aralık 1995 günü, yine karlı bir gün olacak. Ama... Ekonomi çökmeyecek. Şeriat gelmeyecek. Türkiye bölünmeyecek. Siz de korkun korkularınızdan! Ve bilin ki, hiçbir şey olmayacak...
|