| |
Diyarbakır sınavı
Diyarbakır Barosu Başkanı Sezgin Tanrıkulu ve parlamentosundan komisyonuna kadar tüm kurumlarıyla AB, haftaya bugün dürüstlük sınavından geçecek. Bakalım PKK'nın öldürdüğü Hikmet Fidan'ın davasında, kurbanın ailesine destek olacaklar mı? Çünkü avukatları PKK tehditleri sonucu pes etti....
Bir zamanlar sağ kolu olan Şemdin Sakık'ın "Gelmiş geçmiş örgüt başları arasında en çok arkadaşını öldürten adam" diye tanımladığı Öcalan ve katillerinin son kurbanlarından Hikmet Fidan cinayeti yargı önüne geliyor. Bir grup Kürt aydını dışında Güneydoğu'da ürkütücü bir suskunlukla karşılanan bu infazın ilk duruşması 29 Aralık'ta, yani haftaya bugün Diyarbakır 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılacak. Hikmet Fidan'ın İzmir'de yaşayan eşi Siyam Fidan ile oğlu Zınnar Tarık Fidan, davayla ilgili olarak altı avukata vekalet verdi. İstanbul Barosu'na kayıtlı Mükrime Avcı, Canan Uçar ve Mükrime Tepe, İzmir Barosu'na kayıtlı Mustafa Aladağ ile Sevgi Alpşen Binbir ve Diyarbakır Barosu'ndan Hanifi Yıldırım. Hepsinin de ilginç yönleri var ama dikkatimizi en çok Mükrime Tepe çekti. Çünkü Öcalan'ın avukatlarındandı. Hatta İmralı'ya bile gitti. Şimdi Fidan ailesinin müvekkilliğini üstlenmesi, PKK'nın cinayetlerinin onu bile isyan ettirdiği anlamına mı geliyor, bilmiyoruz. Herhalde hiçbir zaman da bilemeyeceğiz. Çünkü terör örgütünün ölüm tehditlerinden gözü korkan Mükrime Tepe, duruşmaya katılmamaya karar verdi. Diğer avukatlardan 4'ü de pes ettiler. Aynı gerekçeyle. Geriye sadece Mustafa Aladağ kaldı. Fidan cinayetinin ardından Kürt aydınlarına "Bu infazı kınayın" çağrısında bulunacak cesareti gösterdiği için, şimdilik baskılara, tehditlere direniyor. Nereye kadar, göreceğiz. Zira PKK'nın infazları devam ediyor: Hikmet Fidan'dan sonra Şeyhmus Erden ile Ahmet Kocan da ortadan kaldırıldı. Ve o cinayetler de Güneydoğu illerinin belediye başkanları ve siyasetçileri başta olmak üzere bölgede adı geçen herkes tarafından görmezden, duymazdan gelindi. Hepsi de "Üç maymun"u oynadılar. Bir bölümü can derdinden. Ama çoğu "Kürt siyasetinin dışına itilmek" korkusundan. PKK'nın yanında yer almayanlara karşı "Ya sindirme ya imha" politikası izlediğini çok iyi bildiklerinden. Bir Kürt aydının ifadesiyle, "Kral çıplak diye bağırma cesareti gösteremediklerinden. Bağırmaya kalkanların başlarına gelenleri sayısız kez gördüklerinden...
Tanrıkulu da susacak mı? Diyarbakır'da Fidan davası işte böyle bir ortamda görülecek. Siyasi rant peşindekileri, korkularına teslim olanları, İmralı tutsaklarını bir yana bıraktık; hiç değilse Diyarbakır Barosu bu suskunluğa, bu suç ortaklığına başkaldırmayacak mı? Diyarbakır Barosu'nun cesur çıkışlarıyla, PKK'nın şiddet yöntemlerini kınamasıyla ve insan haklarını herşeyin üstünde tutmasıyla tanınan başkanı, 20 yıllık avukat Sezgin Tanrıkulu, Fidan ailesine el uzatmayacak mı? İnanmıyoruz, inanmak istemiyoruz. Çünkü böyle bir tavır sadece misyonuna, avukatlık etiğine değil, AB'ye verdiği taahhütlere de ters düşer. Tanrıkulu, bir yıl önce Diyarbakır Barosu'na AB fonlarından 464 bin avroluk destek sağladı. "Herkes için adalet" projesiyle. Bu proje "Adalete ulaşmakta güçlük çeken tüm vatandaşlara avukatlık hizmeti verilmesini" amaçlıyor. İşte Fidan ailesi şimdi bu hizmete muhtaç. Tanrıkulu da ihtiyacı karşılamak zorunda. Bu davada sadece Tanrıkulu'nu değil, AB'yi de bir sınav bekliyor. Komşu kapısı yaptıkları Diyarbakır'a temsilcilerini gönderip duruşmayı izletmeli. Her türlü gerekçe bir yana, en azından Diyarbakır Barosu'na sağladıkları fonun yerinde kullanılıp kullanılmadığını belirlemek için. Yoksa bu fonun sadece Türk devletine karşı açılmış davalar için tahsis edildiği kuşkusuna kapılacağız...
|