Sağlıkta devlet tekeli bitmeli
Sabah gazetesinin serbest ekonominin 20. Yılı başlığı ile Türkiye'de serbest piyasa ekonomisine geçişin serüvenini ve hedeflerini 11 ana sektör altında inceleyerek Türk okuruna sunuyor olması çok önemli bir hizmettir. Bu araştırma serisindeki altıncı çalışma olan Sağlık Sektör Gazetesi bu sektördeki gelişmeleri, mevcut sorunları ve çözüm yollarını gözler önüne seriyor. Toplumsal kalkınmanın temel bir unsuru olan sağlık hizmetlerinin etkili, kolay ulaşılabilir ve kaliteli bir şekilde sunulması çağdaş ve müreffeh bir toplum oluşturmak için oldukça önemlidir. Ülkemizde ise henüz gelişmiş ülkeler düzeyinde bir sağlık hizmeti alınabildiğini iddia etmekten çok uzaktayız. Türkiye'de 765 kişiye bir hekim, 383 kişiye bir hasta yatağı düşmektedir. Yatak kullanım oranı % 62'dir. Bu oran il merkezlerinde % 75'in üzerinde, ilçe merkezlerinde ise % 25'in altında kalmaktadır. Hasta yataklarının % 39'u, Hekimlerin % 47'si üç büyük ilimizde bulunmaktadır. 6351 sağlık ocağının 5893'ü faaldir. Bunun % 26'sında personel yetersizliği bulunmaktadır. Bunun da ötesinde ülkemizdeki sağlık sistemi çok parçalı bir yapıdadır. Bu yapıyla arzu edilen hizmet kalitesine ve sinerjiye ulaşmak pek mümkün değildir. Toplumun ihtiyaçlarına etkili, verimli, ekonomik, kaliteli, ulaşılabilir ve günün 24 saatinde hizmete hazır bir şekilde cevap verilememektedir. Neticede toplum sunulan sağlık hizmetlerinden memnun değildir. Sağlık, siyasi iradenin halk nezdinde en önemli vitrinidir. Sağlık sisteminin sistem özelliğine sahip bir şekilde, toplumun sağlık ihtiyaçları, sağlıkla ilgili tutum, inanç, pratik uygulama ve davranışlarını dikkate alarak, mevcut kaynaklarla uyumlu bir şekilde tasarlanması gereklidir. Bu tasarımda sağlık sisteminin temel taşları olarak çevre sağlığı, halk sağlığı koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetleri, rehabilitasyon ve uzun süreli sağlık hizmetleri yer almalıdır. Ekonomi politikası gereği serbest pazar ekonomisini benimseyen ülkemizde, sağlık sektöründe özel sektörün payı % 10'u bile bulmamaktadır. Mevcut hasta yataklarının % 90'ı kamuya aittir. Daha da önemlisi rekabet şartları tam oluşmamıştır. Kısaca Türkiye'nin temel ekonomi politikası ile sağlık ekonomisinin mevcut durumu çelişmektedir. Son 20 senedir serbest ekonomiye geçiş noktasında ciddi bir mesafe alınmış olmasına rağmen sağlık sektöründe liberalleşmeyi ve tam rekabeti sağlamak noktasında maalesef çok geri kaldık. Bu derece önemli ve milli gelir içinde büyük bir paya sahip bir hizmet kaleminde devlet tekelinin sürüyor olması düşünülemez. Ülkemizde bu anlayışa son vermek için öncelikle kamu sağlık kuruluşları ile özel sağlık kuruluşları arasında fırsat eşitliği sağlanmalıdır. Bu kuruluşlar maalesef eşit şartlarda çalışmamaktadır. Özel sektöre ve yerli yatırımlara sağlanan teşvik ve muafiyetler yetersizdir. Yerli tıbbi cihaz ve malzeme üreticileri ile yabancı üreticilerin işbirliği yetersizdir. Özel hastaneler dışındaki hastanelerin hiç birisi sağlık bakanlığı tarafından ruhsatlandırılmamakta ve denetlenmemektedir. Ayrıca vakıf hastaneleri ve kamu hastanelerinin vergi avantajları bulunmaktadır. Bu sorunların çözümü için gerekli yasal ve idari düzenlemeler, sivil toplum kuruluşlarının görüşü alınıp, uzlaşma sağlanarak yapılmalıdır. Özel vakıf ve diğer kamu hastanelerinin sahip olduğu vergi avantajları ortadan kaldırılmalı veya özel hastaneler ile eşitlik sağlanmalıdır. İstihdam üzerindeki yükler, tüm sektörlerde olduğu gibi sağlık sektöründe de önemli bir problem olmaya devam etmektedir. Vergiler ile ilgili olarak, kurumlar vergisi açısından yapılacak yeni düzenlemeleri hararetle desteklemekteyiz.
RİFAT HİSARCIKLIOĞLU
|