|
|
Beckham'ı giydiriyor
Stilistliğe İngiltere'de başlayan Barbaros Apaydın'ın tasarımlarını, Britney Spears'tan Chelsea takımı futbolcularına pek çok ünlü giyiyor.
İstanbul'da konservatuvarın bale bölümünü bitiren ama kısa süre sonra moda dünyasına atılan Barbaros Apaydın, David Beckham, Don Johnson, Steven Segal, Liza Minelli gibi birçok ünlüyle çalışıyor. Apaydın'ın "Barbarossa" markasıyla ürettiği taşlarla işlenmiş jean ve tişörtleri büyük ilgi görüyor.
Yıldızları giydiren Türk
İşlemeli jeanleri, baskılı ceketlerini dünyaca ünlü isimlerin giydiği Barbarossa, 20 yıllık bir marka. Markanın yaratıcısı ise bugüne dek sessiz sedasız yol kateden İstanbullu Barbaros Apaydın.
Barbarossa markasını duydunuz mu, bilmiyorum. Fakat bütün dünya, özellikle Hollywood yıldızları bu markayı çok yakından tanıyor, hatta vazgeçemiyor. David Beckham'dan Britney Spears'e, Don Johnson'dan Spice Girls'e bir çok ünlü Barbarossa markasının yaratıcısı, Barbaros Apaydın'ın kıyafetlerini giyiyor. Stilist aynı zamanda Chelsea futbol takımının oyuncularını da giydiriyor. Apaydın bugüne dek yalnızca Hollywood yıldızlarını giydirmekle kalmamış. Film setlerinde çalışmış, hatta kostümler hazırlamış... Kendisi de kıyafetleri gibi çok renkli bir kişilik. Aynı zamanda da çok utangaç. Çekinerek anlatıyor başarılarını... Moda tasarımcısı olmadığını söyleyecek kadar da mütevazı. "Ben stilistim" diyor ve ekliyor "Tasarımcıyım demek çok büyük bir laf. Tasarımcı dediğin, bir şeyi yoktan var edendir. Ben renkleri kullanmayı, hikaye yaratmayı seviyorum. Olan şeylerin üzerine gidip onları güzelleştiriyorum. Bitmiş ürünlerin üzerine baskı yapmasını çok iyi biliyorum. Tasarımcı değil ama iyi bir stilistim". Kendine "Barbarossa" denilmesini isteyen stlist, moda tasarımı dışında resim ve dekorasyon da yapıyor. Hatta Bebek'teki Lucca Cafe'de bulunan tablosu çok meşhur. Flok baskı, varak kağıt, payet ile elle işlenmiş bu tablosu en favori tasarımlarından. Yine Bebek'teki Nady's Cafe'nin iç dekorasyonu ona ait. "Giyimde yaptığım tasarımı sandalyeye, masalara aktarıyorum" diyor.
MEDYA İLE ARAM YOK Hollywood yıldızları ile çok yakın dost olan Barbarossa, Gianni Versace'yi Türkiye'ye ilk kez fikir alışverişi yapmak için getirmiş. Michael Jackson'ın kostümleri için kumaş seçmiş. Onu daha önce nasıl duymadığımızı sorduğumuzda, "Medya ile aram yok. Yaptıklarımı kendime saklamaktan ve profesyonellerin takdir etmesinden hoşlanıyorum. Yurtdışında pek çok moda dergilerinde ürünlerim çekimlerde kullanıldı, röportajlarım yer aldı. Türkiye'de ise durum daha farklı. Olmamış olayları haber haline getiren çok insan var burada. Hatta, bir film setinin yanından geçerken hatıra fotoğrafı çektirip sonra da basına 'En yakın arkadaşım' diye lanse edenler var. Ben hiç onlar gibi görünmek istemedim" diyor. Bu konuyla ilgili de bir anısını anlatıyor: "Hollywood'da uzun yıllar yaşadığım için hala görüştüğüm çok arkadaşım var. Don Johnson ile yıllardır Cannes Film Festivali'ne beraber gideriz. O kadar insan onunla hatıra fotoğrafı çektirir ki, birgün bana 'Seninle hiç fotoğrafımız yok, insanlar beni görünce kameraya saldırıp turistik fotoğraf çektiriyor. Artık seninle hergün fotoğraf çektirelim ki, turistik olmasın, albümüzde yer alsın' dedi"... Başarılı stilistin hayatı hep sanatla içiçe geçmiş. Küçükken konsevatuarda bale eğitimi almış. İstanbul Radyosu'nda çocuk programları yapmış. Türkiye'nin ilk çocuk tiyatrosu olan Keloğlan Çocuk Tiyatrosu'nda da oynamış. O yıllarda balenin Türkiye'de erkeğe yakıştırılmadığı için üzerine gitmemiş: "Kabul edilmiş bir sanat değildi. Hatta bale yapan erkeğin 'gay' olduğu düşünülüyordu. Ben de kendimi tasarıma verdim. Tiyatro yaptığım zamanlarda da sahne dekorasyonu ve kostümlere hep ilgim vardı" diyor. Babası Türkiye'nin en eski gemicilerinden birisi olduğu için yurtdışında da bulunma fırsatı çok olmuş. Moda tasarımı eğitimi almadığı halde, çocukluk yıllarında bir şeyler üretmeye, tasarlamaya çok meraklı olduğunu anlatıyor, "Her zaman değişik giyinmeyi seviyordum." "Barbarossa" nın bir marka halini alması ise pek kolay olmamış "20 yıl önce erkek koleksiyonuyla işe başladım. O zamanlar, kadın kumaşını erkekte uyguladım. Clubwear yapıyordum. Fakat ilk koleksiyonum satmadı. Çünkü o yıllar erkek giyiminde o kadar cesur olmak için erkendi. Benim o zamanlar yaptığım şeyler şimdi yeni yeni moda olmaya başladı. Daha sonra da kadın giyime döndüm " diyor. İlk olarak taşlarla işlediği ürünlerle dikkat çeken Barbarossa, İngiltere'de bir dans stüdyosundaki dansçıların kıyafetlerini hazırlamaya başlamış. İlk mağazası "Modul"u 80'lerin sonuna doğru açmış. "O yıllarda pop starlar koleksiyonlarımı çok beğeniyordu. Rolling Stones, Rod Stewart benim müşterilerimdi" diyor. Ardından Barbararossa diye daha büyük bir mağaza gelmiş. Ve o sırada "Topshop" mağazası ile tanışmış. Uzun yıllar Topshop'ın TS markasına koleksiyon hazırlamış. "Yaptığım işlemeli, baskılı jeanler ile dünyada jean modası akımı başladı" diyen Barbarossa şöyle devam ediyor, "Moda tasarımı konusunda imzamı attığım çok şey var. İşlemeli jeanler dışında ilk defa hayvan baskılarını, leoparı, krokodili baskı olarak kullanan yine benim. Daha sonra Roberto Cavalli kullandı. Ben yaptığım zaman moda olmuyor, büyük modacılar yaptığı zaman moda oluyor. Çünkü onlar büyük firmalar..." 52 yaşındaki stiliste böyle genç görünmesinin sırrını sorduğumuzda ise "Yaratıcı olmak... Yaratıcılık insanı genç kılıyor" diyor. Barbarossa'nın Hollywood macerası ise 10 yıl öncesine dayanıyor. O dönemlerde Lisa Minelli, Steven Segal, Don Johnson'ın kıyafetlerini hazırlarken, film setlerinde de çalışmış. Hollywood'da kendisini kabul ettirmesinin kolay olup olmadığını sorduğumuzda, "İnsanlar oralarda yaratıcılığı farkediyor, seni keşfediyorlar. En önemlisi takdir de ediyorlar" diyor. Bir kinaye seziyoruz bu sözlerinde. "Peki ya Türkiye'de?" Barbaros Apaydın "Öne çıkartılmış belirli insanlar var ve medya sadece bu kişiler etrafında dönüyor. Onun dışındaki kişiler maalesef önemsenmiyor. İşin içinde biraz kıskançlık olduğunu da düşünüyorum. Ben bugün Türkiye'den çıkmış en iyi 5-6 tasarımcıdan birisiyim. Dünyaya adını kabul ettirmiş demiyeceğim, dünyada yerini bulmaya çalışanların arasındayım. Türkiye'de herkes modacı diyor kendine. Halbuki modacı olmak hiç de kolay değil. Dünyada 'modacı' olmanız için sektöre bir şey kazandırıp, en az iki yıl insanların sizin modanızı takip etmesi lazım" diyor. Türk modacılarından Rıfat Özbek'i çok beğeniyor ve takdir ediyor. "Rıfat Özbek'in Türkiye'de bir şeylerin önünü açtığı tartışılmaz. Fakat o da geri plan da kalıyor. Bence Kültür Bakanlığı'nın kendisine ödül vermesi lazım. Ayrıca Dice Kayek'yi de çok beğeniyorum. Bir yerlere gelip kendilerini kabul ettirmiş kişiler" diyor. Koleksiyonlarını hazırlarken başka modacılardan etkilenip etkilenmediği sorusuna ise, "Zamanında önemli modaevlerini takip ettim, bunda ayıp bir şey yok. Picasso'nun dediği gibi 'Bakacaksın, göreceksin'. Ama artık kendime özgü bir tarzım var" diyor.
ERKEK KOLEKSİYONU DA VAR Yaşamını Paris, Milano, Londra ve İstanbul'da geçiren Barbarossa, 2002 yılında İstanbul'da bir atölye kurmuş. Paris'te, Milano'da ve Londra'da showroomları, mağazaları var. Kendi mağazaları dışında tasarımlarının satış noktaları ise Filipinler, Endonezya, Japonya, Amerika ve birçok Avrupa ülkesinde Dolce Gabana, D Squared, Roberto Cavalli satan mağazalar. Ayrıca erkek koleksiyonu Paris'in ünlü La Fayette mağazasında satılıyor. Türkiye'de ise ilk kez bu sezon Mudo mağazalarında satılmaya başlamış ürünleri. "İtalyanlar benim tarzımı benimsediler. Hatta ürünlerimin yüzde 70'i İtalya'da satılıyor. Bakalım Türkiye'de nasıl olacak?" diyor. Tarzını "Glamor-Hollywood" olarak tanımlayan Barbarossa, cıvıl cıvıl renkli tasarımları ile dikkat çekiyor.
|