| |
|
|
Bir sonbahar sabahında balkonum!..
Yaz oldu mu, sokaktan geçerken benim balkonu göremezsiniz.. Çepeçevre ağaçlar ve tavandan sarkan sarmaşıklar bir doğal perde oluştururlar.. Kenara dizilmiş rengârenk sardunyalar sadece içerden bakanlar içindir sanki.. Dün sabah gazeteye gelmek için Ercan'la Mehmet'i balkonda beklemek geldi içimden.. Hava o kadar güzeldi ki.. Ayaklarım hışırdayarak çıktım dışarıya.. Sokağın önündeki perde kalkmış, ama bu defa balkonun tabanında bir kilim oluşmuş dökülen yapraklardan.. Rengârenk.. O yazın yemyeşil yaprakları bir gökkuşağı gibi, renk cümbüşü halinde örtmüş heryeri.. Sarının, kahverenginin, kızılın bu kadar tonu olur mu?.. Hala yeşil kalan yapraklar ve sardunyalar da eklenince, büyülü bir tablo çıkmış ortaya.. Büyülü ve hüzünlü.. İlkbahar da bir gökkuşağı cümbüşüdür, insanın içine coşku, yaşam sevgisi dolduran.. Bunlar hüzün veriyorlar oysa.. Sonbaharın renkleri, bu bakmaya doyulmaz, bu benzersiz renk armonisi niye hüzün verir insana.. Sonbahar olduğu için.. Arkası kış!.. Rengârenk yapraklardan ayıramıyorum gözlerimi.. Sadece güzel oldukları için değil.. Onları nerdeyse son defa gördüğümü bildiğimden.. Bugün Fatoş bir süpürge ile çıkacak balkona belki.. Hepsini süpürecek.. O süpürmese, rüzgar götürecek.. Çürüyecekler, toprağa dönüşecekler.. İlk bahar renkleri yaşamı haber veriyor, oysa.. "Bekle, doğa sana daha ne renkler fışkırtacak, bekle.." müjdecisi onlar.. Sonbahar renkleri, ölüm.. "Biz bittik, gidiyoruz.. Görüp göreceğin son renkler bunlar.. İyi bak.. Tadını iyi çıkar.." İzmirli okur Metin Kaçmaz'ın satırları geliyor aklıma, bir gece evvel okuduğum.. "Bazen kızsam, bazen fikirlerinize katiyen katılmasam da, yazılarınızı seviyorum" diyordu.. "Zaten insan olmak da bu değil mi?.. Hepimiz ayni şeyi düşünsek, insandan farklı bir yaratık olmaz mıydık.." Doğru, hem de nasıl doğru.. Ama asıl vurucu cümle bir sonraki.. "Düşünüyorum, her geçen gün bizi birbirimizden koparmaya daha fazla yakınlaştırıyor.." Nasıl yakıcı bir gerçek.. Hele bir ömrün sonbaharına gelenler için.. Aslında nasıl filozofça bir laf bu.. Her geçen günün, sonsuz ayrılığa yakınlaştırması sevenleri.. Beklemek.. Kavuşmayı beklemek.. Beklerken geçen her günün, her anın, sizi ebedi kopmaya biraz daha yaklaştırması ne korkunç bir çelişki aslında.. O zaman beklememek mi doğru?. Günü bütün coşkusu ile yaşamak mı yani?.. Peki gök kuşağı renkleri ne olacak, solan, çürüyen.. Cep telefonunuzla bir resmini çekip, canınız çektikçe bakmanız bir çözüm olabilir mi mesela.. Olsaydı keşke.. Keşke mutlu anları dondurmak mümkün olsaydı!..
|