|
|
Erken doğumdan korkmayın
Normal süresinden önce dünyaya gelen prematüre bebeklerin yaşama şansı giderek artıyor. 500 gram doğan bebekler bile gelişmiş yoğun bakım ünitelerinde hayata tutunuyor..
Bir bebeğin sağlıklı bir şekilde dünyaya merhaba diyebilmesi için, anne karnında en az 9 ay kalması gerekiyor. Ancak kimi bebekler çeşitli nedenlerle, anne karnını çok daha erken terk edebiliyor. Neyse ki erken ve kilosu normalin altında doğan bebekler, gelişen "Yenidoğan yoğun bakım üniteleri" sayesinde yaşamaya devam ediyor. Tıp literatüründe 2 bin 500 gramın altında doğan bebek, bir de zamanından önce dünyaya gelmiş ise, "prematüre" olarak adlandırılıyor. Amerikan Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi Şefi Dr. Gülnihal Şarman, bakım gerektiren prematüreliğin de dereceleri olduğunu söylüyor: "Zamanından 1-2 hafta önce doğanlar çok riskli olmayıp, çok özel bakım gerektirmeyebilirler. 34. haftadan erken doğanlar, erken doğmuş olmaktan mutlaka etkilenirler. 30. haftadan erken doğanların uzun süre yoğun bakım gereksinimi olur. İşte bu bebeklerin hayata sarılması için destek aldıkları, çoğumuzun kuvözle örtüştürdüğü ama sadece kuvözden ibaret olmayan bir dizi özel bakım koşulları gerekiyor." Peki zamanından önce doğmuş olmak, bir bebeğin yaşamsal faaliyetlerini nasıl etkiler? Dr. Şarman, bu bebeklerin bütün organ sistemlerini ilgilendiren bir "toyluk" söz konusu olduğunu söylüyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: "Yaşamsal bir fonksiyon olan soluma bile bu bebekler için güç bir iştir. Ayrıca beyindeki sinir hücreleri ve nefesi düzenleyen merkez, gözlerinin retina tabakası, sindirim sistemi, bağışıklık sistemi gibi her sistemi olgunlaşmamıştır. Bu organların gelişim sürecinde, yenidoğan yoğun bakım ünitesinde yapılan tedavilerle dışardan destek vermeye çalışırız. 28 haftadan erken doğan bebeklere veya çok hasta olanlara çeşitli girişimler yapılmaktadır. Bunlar; solunum makinesiyle destek verme, göbekten kateter yardımıyla besleme, ciğerleri hasta ise özel bir ilaçla nefeslerini olgunlaştırma gibi... Bu arada bebeklerin solunum, nabız, oksijen seviyeleri monitör denilen sayaçlarla devamlı kontrol altında tutulmalıdır." Günümüz koşullarıyla 25 haftalıktan başlayarak bebekleri yaşatmanın mümkün olduğunu söyleyen Şarman, kendi ünitelerinde 750 gramın üzerinde bebeklerin yaşatılma oranlarının yüzde 78, bir kilo doğmuş bir bebeğin yaşama şansının ise yüzde 90'ın üzerine çıktığını ekliyor: "Bu verilerle prematüre bakımı açısından son derece gelişmiş ülkelerin başarılarına yakın oranları ülkemizde de tutturmak mümkün, yeter ki prematüre bakımında 'olmazsa olmaz' olan tüm prensiplere uyulsun. Doğum sayılarının yüksek olduğu, yaklaşık yılda bin doğum yapılan hastanelerde, yenidoğan yoğun bakımına ihtiyaç duyulur. Özellikle riskli gebeliklerin takip edildiği hastanelerde de mutlaka bulunmalı. Eğer bir hastanede doğum yapılıyorsa, risksiz de olsa canlandırma işlemini iyi bilen bir ekibin girmesi gerekiyor mutlaka. Risksiz gebelere bakılan bir hastane ise en azından bebeğin ısıtılabileceği bir kuvöz olması lazım." Dr. Şarman kendi ünitelerinde yaşadıkları mucizevi bir olayı şöyle anlatıyor: "Mayıs ayında taburcu ettiğimiz, 22,5 haftalıkken 520 gram doğan Umut bebek hastanemizin yenidoğan yoğun bakım ünitesinde 120 gün kalarak verdiği yaşam savaşını kazandı. Bugünkü teknolojik ve medikal olanaklarla bebekler 23 haftanın altında doğduklarında, en ileri ülkelerde bile yüzde 5-10 oranında yaşatılıyor. Umut bebeğin cildi doğduğunda incecik jöle bir zar gibi, gözleri açılmamış, erkek bebek olmasına rağmen testisleri inmemiş, kulak kepçesinde kıvrımları oluşmamış, meme başları görünmüyordu. Bu haftada olgunlaşmayan organ sistemleri nedeniyle bebeklerin yüzde 90'ı ölüyor. Sadece yüzde 10'u çok iyi merkezlerde, çok iyi teknolojik bakım ve özenli hemşire bakımıyla yaşatılabiliyor."
Neslihan TUNÇ
|