Üç gün süren Paris temaslarının ardından konuşan TÜSİAD Başkanı Sabancı birçok alanda sıkıntı yaşayan AB'nin ilacının Türkiye olduğunu kaydetti ve ekledi: "Etkili tanıtım yapmalıyız. Ne olur geç kalmayıp hemen organize olalım".
Türkiye Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Ömer Sabancı, işsizlikten ekonomik durgunluğa kadar birçok alanda sıkıntı yaşayan Avrupa Birliği'nin (AB) ilacının Türkiye olduğunu söyledi. Sabancı, "Uzakdoğu ülkeleri ve ABD'nin gerisinde kalan AB'yi Türkiye yeniden global güç yapabilir" diye konuştu. Avrupalı bazı politikacı ve işadamlarının Türkiye'nin potansiyelinin farkında olduğunu belirten TÜSİAD Başkanı, etkili tanıtımla herkesin Türkiye'ye olumlu bakacağına dikkat çekti. Türkiye'nin en büyük önceliğinin doğru iletişim ve tanıtım
stratejisinin bulunması olduğunu kaydeden Sabancı, "Ne olur bu konuda hızlı olalım, yumurta kapıya dayanana kadar beklemeyelim" dedi. Ömer Sabancı TÜSİAD'ın Paris temaslarından, makroekonomiye, özelleştirmeden KOBİ'lere kadar birçok konuda değerlendirmede bulundu:
* AB'nin en sıcak gündemi birçok alanda yaşadığı krizler. Çalışan kesimin maksimum çalışma süresi düşük, ayrıca teknolojileri dünyadaki gelişmeleri yakalayamadı ve eski kaldı. AB ülkeleri gittikçe rekabet gücünü kaybeder hale geldi. Nüfusun çoğunluğu yaşlı ve sosyal güvenlik sisteminin bütçeler üzerindeki yükü tavana vurdu. Biz ise genç ve dinamik bir ülkeyiz. Siyasi olarak da ABD ve diğer global güçler karşısında AB'yi tamamlayacak bir konumdayız. Bazı işadamları ve politikacılar bunu görüyor. TÜSİAD olarak UNICE (Avrupa İşveren Örgütleri Konfederasyonu) üyesiyiz. Toplantılara katılıyoruz. Oradaki birçok işadamının Türkiye'de yatırımı bulunuyor. Daha çok Avrupa şirketinin Türkiye'ye gelmesi ve iş yapması AB üyelik sürecinde bize çok büyük katkı yapacak.
* AB şirketlerinden büyük olanlar ve imkanı olanlar çıkışı Uzakdoğu ve Hindistan'da arıyor. Ancak büyüklerin yanında birçok da KOBİ bulunuyor. Onlar Çin ve Hindistan'a yatırım yapacak esneklikte değil. Lojistik olarak bu şirketler için çok uygun bir durumdayız. AB KOBİ'lerinin Çin'i olabiliriz. Onları Türkiye'ye çekebilmek için sistemi geliştirip uygun hale getirmeliyiz.
*Gazete ve televizyonlara ilan verip "Deniz, güneş güzel, gelin Türkiye'ye" demek artık tanıtım için yeterli değil. Bu noktada TÜSİAD'ın önemi ortaya çıkıyor. Kendi kaynaklarımızla tanıtım komisyonu kurduk. 3-4 aydır da çalışıyoruz. Kimseden bir talebimiz olmadı bugüne kadar. Çok etkili bir halkla ilişkiler şirketiyle de anlaşma imzaladık. Gerek bürokrasiden gerekse hükümetten kimse "Siz neler yapıyorsunuz? Gelin, bir de bize anlatın" demedi.
* Paris'te yaptığımız görüşmelerde Fransız iş dünyası liderlerinden, Türkiye lehine seslerini yükseltmelerini istedik. 3 Ekim sonrasında Türkiye'ye bakışta olumlu değişme var. Burada herkesin söylediği ilk şey "Aman ticari ilişkileri geliştirelim" oldu. Fransa ile ticaret hacmimizi arttırmamız lazım. Ekonomik ilişki ne kadar artarsa AB uyum sürecinde yaşanacak sıkıntı o kadar az olur.
* Hem politikacılara hem de iş çevrelerine "Bizim trenimiz batıya dönmüş durumda. Sizin de bize zorluk çıkarmamanızı bekliyoruz" dedik. Gerçekten Türkiye'ye ilgi daha da artıyor. Ne olur yumurta kapıya dayanmadan stratejilerimizi belirleyelim. Her gün heyetler gelip gidiyor. Söylenenler lafta kalmasın. Vakit kaybetmeden organize olalım. Herkes bir tarafından çekerse üzülürüz. Kimde ne tür bilgi birikimi olduğu belli. Türkiye için doğrular neyse hükümet bunu yapmalı.
* Türkiye ekonomisi geçmişe göre çok daha olumlu bir çizgide. Her taraftan yatırımlar gelmeye başladı. Ancak biz yine gündemimizi kısır çekişmelere bağlıyoruz. Yapılanları eleştiren muhalefet partilerine sesleniyorum. Bir son 25 yıldır yapılan özelleştirmeye bir de 10 ayda yapılanlar bakalım. O partiler neredeydi o zaman. Bizim kapımız herkese açık olmalı. Sermaye milliyetçiliği yapmayalım.