Hadi barışalım
Eflatun'a "Düşmandan nasıl intikam alırsın?" diye sormuşlar. "Bağışlayarak" demiş.
Ben bundan birkaç yıl öncesine kadar pek güzel küserdim. Aman bu konuda bir becerikliydim, sormayın. Küslüğü uzatmak konusunda üzerime yoktu. Beni üzen, kıran, kızdıran her kimse, ipleri bir koparırdım ki, o kadar olur. Kasım kasım kasılır, "Allah affeder, ben affetmem" derdim. Yakamda bir "I love kapris" rozetim eksikti. Karşımdaki insana, don lastiği gibi uzattığım küslüğümle kan kusturup kök söktürdükçe, "Aman ya rabbi, ne kadar da gururlu bir insanım ben böyle" diye kendimi şişirdikçe şişirirdim. Bir insanı zor affetmekle, onurlu bir insan olmayı bir sayardım. Küçüktüm ben o zaman anlayacağınız, küçüktüm.
***
Şimdi kazık kadar kadın olunca işler değişti. Daha doğrusu ben değiştim. Sihirli değnek değdi ya da enseden sert bir cisimle darbe aldım, her neyse. Artık kimseyle küs kalamıyorum. Daha doğrusu kalmak istemiyorum. Üzerime bir 'cool'luk peyda oldu ki sormayın. Affetmenin, affedilenden çok affedeni rahatlattığını öğrenmiş bulunuyorum anlayacağınız. Bir insanla kırgın olmak beni bloke ediyor. Kafamın bir köşesi devamlı bu konuyla meşgul oluyor. Öyle ki sürekli ağzımdan, olur olmaz kimselere o küs olduğum kişinin adı çıkıyor. Veya algıda seçicilik durumu oluşup televizyonda, birileri konuşurken sürekli o ismi duyuyorum ya da gazetede, dergide hep o isme gözüm çarpıyor. Hele bir de zaman uzadıkça neden küstüğünü unutmaz mı insan? O kişi aklına her düştüğünde hep güzel anılar üşüşmez mi insanın beynine? Fredy'nin Kabusu! Ben de "Amaaan şu üç günlük dünyada neyi paylaşamıyoruz ki?" deyip o ilk telefonu açıveriyorum. Siz de bir deneyin. Karşı taraf sizin bu iyi niyetli jestinize karşılık verir vermez... Siz selamınızı verin de, o ister alır ister almaz. "Canın sağolsun", deyip geçin. İçinizde kin, nefret, küslük barındırmayın. Kimsenin değil, en çok sizin canınıza yazık!
***
Şimdi ben bu konuya parmak basma ihtiyacını neden hissettim peki? Bu hafta pek hayırlara vesile olacak bir gün yaşandı da ondan. Eylülün 1'i, Dünya Barış Günü'ydü. Halkların, ülkelerin, dinlerin vs. barışı iyi hoş da beni ilgilendiren, bizzat insanların küslüklerinin sona erdirilmesi için bugünün pek ala, iyi emellere alet edilebilmesiydi. Bayramları hiç sevmediğimi defalarca yazmıştım. Nedenini bilmem ama sevmem işte. Elimde değil. O üç dört günün bir an önce geçmesini dört gözle beklerim vs. Ama yine de küslerin barışmasına aracı olması açısından bir yararları var sonuçta. İşte bu 1 Eylül de böyle bir gündü. Şimdi siz, "Geçmiş gitmiş gün için bir torba lafı neden ettin?" diyebilirsiniz. Deyiniz. Hatta, "Zamanında söylenmemiş söz hiç söylenmese de olur" diye de ekleyebilirsiniz. Ama rica edicem eklemeyiniz. Bundan ala bahane mi olur? "Geçmiş barış günün kutlu olsun" gibi sulu bir mesaja kim hala kızgın gözlerle bakabilir ki? Bir deneyin. Sonra da haklı çıkıp çıkmadığımı bana bildirin. Merak ederim.
|