| |
Yarım bardak suda termometre
MARSHALL Fonu, Türkiye dahil 11 ülkede deneklere termometre verip sordu: AB ve ABD'ye ne kadar sıcaklık duyuyorsunuz? Türkler'in AB'ye sıcaklığı 100 derece üstünden 50 çıktı. Yani ılık... ABD'ye ise 28. Soğuğa yakın. Oysa Amerikalılar'ın bize duyguları çok farklı....
Merkezi Washington'da bulunan German Marshall Fonu'nun her yıl yaptığı "Transatlantik Eğilimler" araştırmasının 2005 sonuçları Türk halkının AB ve ABD'ye bakışıyla ilgili önemli ipuçları veriyor. Tabii, AB ve ABD kamuoyunun Türkiye'ye bakışı konusunda da... Buna göre, Türk halkının yüzde 77'yi Başkan Bush'un uluslararası politikalarını onaylamıyor. Daha önemlisi, yüzde 73'ü ABD'nin küresel liderliğine olumsuz bakıyor. Bu da, "Türk halkının ABD'ye değil, Bush'un politikalarına karşı olduğu" söylemlerini yalanlıyor. Araştırmada Türk halkının ABD'ye duyduğu sıcaklık da 100 derece üstünden 28 çıktı. AB'lilerin ABD'ye sıcaklığının yarısı. Marshall Fonu, 11 ülkede (ABD, Fransa, Almanya, İngiltere, İtalya, Hollanda, Polonya, Portekiz, İspanya, Slovakya ve Türkiye) seçtiği deneklere Türkiye'nin AB üyeliğiyle ilgili düşüncelerini de sordu. 9 Avrupa ülkesinin ortalaması şöyle: İyi yüzde 22, kötü yüzde 29, ne iyi ne kötü yüzde 42. Her ne kadar tarafsız ya da ilgisiz kalanların en büyük bölümü oluşturduğuna bakarak bardağın yarısının dolu olduğu iyimserliğine kapılmak mümkünse de, "kötü" diyenlerin oranının geçen yıla göre 9 puan artması, politikacıların Türkiye'yi iç politika hesaplarına alet etmelerinin, hatta bu uğurda sözlerinden dönmeyi bile göze almalarının Avrupa halklarını da etkilediğini gösteriyor.
AB'nin alnernatifi yok mu? Türkiye'nin Kıbrıs deklarasyonuna verilecek yanıt metnini kesinleştirmek için dün Brüksel'de toplanan AB Daimi Temsilciler Komitesi'nde de bu ayak oyunlarının yeni versiyonları sergilendi . Örneğin Fransa karşı deklarasyon metnine Rum kesiminin tanınması ve ek protoktolün "tüm" AB üyelerine uygulanıp uygulanmadığını izleyecek bir mekanizmanın oluşturulması koşullarını koydurtmak için sonuna kadar diretti. Sanki 1617 Aralık 2004'teki Brüksel zirvesinde Rumlar'ın bu konudaki talebini -hem de en sert tepkiyle- ağızlarına tıkan Cumhurbaşkanı Chirac değilmiş gibi. Asgari etik kurallarının bile çiğnendiği bu Bizans sahnesinde dönem başkanı İngiltere de hem görüşbirliği sağlayacak, hem de Türkiye'yi kızdırmayacak formüller arayıp durdu. Nasıl olsa sonunda hem Türkiye'nin pek itiraz etmeyeceği varsayılacak, hem de Fransa ve yandaşları cephesinin ağızlarına bir parmak bal sürecek dengeli bir metinde uzlaşılacak. Biz asıl karşı deklarasyondan sonra 3 Ekim'e kadar şapkadan başka ne tavşanlar çıkarılacağını merak ediyoruz. Bir de AB Komisyonu'nun hazırladığı "Müzakere Çerçeve Belgesi"ne son dakikada neler sokuşturulacağı veya sokuşturmaya çalışılacağı. Yani, Dışişleri Bakanı Gül'ün cümlesiyle, Türkiye'nin "Arkasına bile bakmadan" masadan kalkmaya zorlanıp zorlanmayacağı. Türk halkının -Bush'un sadece 3 yıl sonra gideceğini de düşünerek- ABD'ye karşı duygularını biraz ısıtması hiç de fena olmaz. Zira başta söz ettiğimiz araştırmaya göre, Türkiye'nin AB üyeliğine en olumlu Amerikalılar bakıyor: İyi yüzde 35, ne iyi ne kötü yüzde 42, kötü sadece yüzde 7. Oysa Türkiye'de bile AB üyeliğimizi "kötü" görenler yüzde 17'yi buluyor. Hem sonra, AB'ye birgün "Alternatifsiz olduğunuzu sanmayın, ABD'nin gümrük birliği NAFTA'yı sakın unutmayın" demek zorunda da kalabiliriz. En azından ihtiyacını duyabiliriz. Arada okyanuslar mı var? Sorun değil. Pasifik'in öte yakasındaki Avustralya NAFTA'ya girdiğine göre, Türkiye neden olmasın? Hiç değilse teorik olarak elimizin altında bulunmalı. Değil mi?
|