MESA İnşaat Yönetim Kurulu Üyesi Erhan Boysanoğlu'na göre, mortgage konutlarda kalite eşikleri oluşmasını zorunlu kılacak. Tüketici artık bir evi satın alırken, kapısının yangına ne kadar süre dayanacağına dahi bakacak, yoksa kredi bulamayacak.
Ankara'da huzur veren yeni bir hastaneye gittim. MESA Hastanesi. Mimar 6 ortaktan oluşan 35 yıllık inşaat şirketi MESA'nın Yönetim Kurulu Üyesi Erhan Boysanoğlu, Misafir Odası söyleşisi yapmak üzere talepte bulunduğumda, "Hastanemizde buluşalım' dedi. Emlak konuşmak için ilginç bir mekan sayılabilir. Ama hastanenin mimarisini ve iç tasarımını görünce gayet iyi bir seçim diye düşündüm içimden. ABD'de 100 yıldır hastane dizayn eden bir gruba tasarımı yaptırılan MESA Hastanesi, bir hastaneden ziyade 5 yıldızlı otel görünümünde. Erhan Boysanoğlu, bir ara espriyle karışık Nurol'dan yaptığı transferi de anlatınca iyice şaşırıyorum. Nurol İnşaat'ın sahibi olduğu Sheraton Oteli'nin baş aşçısı şu anda hastanenin yemekhanesi ve restoranlarının aşçılığını yapıyor. Artık gerisini siz düşünün. İstanbul'da Atrium ve Capitol alışveriş merkezleri, Bahçeşehir ve Ataşehir'in de aralarında bulunduğu konut projeleri, Berlin'den Rusya'ya, Libya'dan Polonya'ya kadar yurtdışında pek çok bölgede biten ve hala devam eden 50 bin konut... 35 yıldır dünyada ve Türkiye'de konut yapan bir ekibin içinde yer alan mimar Erhan Boysanoğlu, içinde yaşadığımız konutlara ve yarının konut trendlerine ilişkin görüşlerini açıkladı...
* Sohbete başlarken bir konutun yaşam süresi 35 ile 50 yıl arasında olduğunu, ancak şimdi yapılan konutların büyük bir kısmının yakın bir zamanda ihtiyaçlara cevap veremeyeceğini söylediniz. Konuyu biraz daha açar mısınız? Konut işi gerçekten müthiş bir ihtisas gerektiriyor. Değişimin hızını düşünün. İnsan hayatı bu kadar hızlı değişmiyor diyebilirsiniz ama konutlar değişiyor. Sizin yapacağınız yapı buna hazır olmalı. Şu an ben, yapılan konutların yüzde 85-90'ının böyle bir öngörüye hazır olduğuna inanmıyorum. Yani ileride bu konutlar hepten yıkılabilir, ihtiyaca cevap vermediği için. Çünkü ihtiyaç sadece büyüklük demek değil. Bugün TOKİ 35 milyar YTL'ye ev yapıyor. Niye? Normal şartlarda böyle bir fiyata mal olan evin niteliğinde benim görüşüm ciddi sıkıntılar olur.
UCUZ EVİN MASRAFI ÇOK Penceresinde, izolasyonunda, döşemesinde, tesisatında muhakkak bir takım sıkıntılar vardır. Biz de bir de şöyle bir deyiş var. 'kafamızı sokacak bir yer'. İşte bu müthiş yanlış. Sonunda ne oluyor biliyor musunuz? Bir yıl sonra, gelirinde hafif bir gelişim gösterdiğinde kişi, başka bir ev aramaya başlıyor. Neden? Çünkü ev iyi ısınmıyor, yakıt parası çok, apartman giderleri abartılı vs. Bunları gidermek için para harcamaya başlıyor. Harcadıklarını toplarsanız, hedeflediği evin maliyetinin çok daha ötesinde bir parayı o evde zaman içinde ödediğini görüyorsunuz.
* Peki o zaman daha akıllı evlerin yapılmasına nasıl öncülük yapılacak? Hani şu çok konuştuğumuz mortgage (uzun vadeli, ipotekli konut kredisi) sistemi var ya, işte sorunu bu çözecek. Yani konut yapılırken, kalite ve kontrolün irdelenmesi gerekiyor ve dünyada bunu şu anda mortgage sistemi yapıyor. Şimdi diyeceksiniz ki mortgage'ın ne alakası var? Tabii ki mortgage herkesi konut sahibi yapmak için ortaya çıkmış. Ama sonra ABD ve Kanada'da mesela şöyle bir hareket başlamış. Bankalar konutlar için kredi verirken; belediyeler, bir takım sivil toplum kuruluşları da bazı kalite eşikleri kurarak kontrol mekanizmasını çalıştırmış. Örneğin konuttaki hava geçirgenliği, ısı kaybı, dışarı verdiği kir, hep bir kritere bağlanmış. Özetle konut projelerine, 'Bu şartlar varsa, kredi de var' deniyor yani.
20 YIL SONRANIN EVİ * Türkiye'de konut alırken tüketiciler ya da bankalar bu kriterlere bakıyor mu peki? Toplum çok gelişmiş bir toplum olsa zaten evi alırken kendisi kontrol edecek. Ama o olmadığı için buna ihtiyaç var. Şu anda tüketici bir konut alırken ne yazık ki kalite standartlarına pek bakmıyor. Ama bir iki yıl içinde bu kesin oturtacak. Bana yani MESA'ya gelen müşteri artık, 'ben buraya ne kadar işletme gideri vereceğim' diyerek başlıyor konuşmaya. Kuşkusuz önce depremi soruyor ama sonra işletme gideri en çok aradığı ikinci kriter. İstanbul'da dünya kadar evler yapılıyor. Müşteri bu evleri görünce önce çok hoşuna gidiyor ama sonra buralardaki aidatların kiraların üstüne çıktığını gören koşarak kaçıyor.
* Mesa'nın yurtdışında da konut projeleri var. Oralardaki durumu aktarır mısınız? Biz bugün Letonya'da 700 tane konut yapıyoruz, yap sat sistemiyle. Sistemin ucunda banka var. Tüketiciye kredi, bize de proje kredisi veriyor. Bankalar, bu konutları müşteriye sunarken, uzmanlara değer tespiti yaptırıyor. Artı bütün öne sürülen kalite eşiklerinin geçilmiş olmasını istiyor. O toplumlar yeni AB'ye girmiş olmalarına rağmen bizden çok daha gelişmiş. İzolasyon, emniyet nedir? Bir kapı kaç saat yangına dayanıklı duracaktır, döşemeye bastığınızda döşemeye geçen ses ne kadardır gibi aklınıza hayalinize gelmeyecek kriterlerden bir eşik oluşturuluyor o yüzden. Türkiye için çok şu an uygulanması zor ama orada mecbursunuz konutları böyle yapmaya. Bunlar kontrol edildiği andan itibaren de zaten artık o inşaat şirketi, 20 yıl sonra da ihtiyaca cevap veren konutları yapmış oluyor. Fiziksel durumdan söz etmiyorum tabii. Ne de olsa 15-20 yıl sonra yuvarlak evlerde oturmayacağız. Duvar rengi ya da seramik değişecek belki ama bazı konforlar var ki; ses yalıtımı, bir asansörün içeriye ses vermesi gibi, önemli kriterlerden kimse ödün vermek istemeyecek.