|
|
|
|
|
Barış'tan bir ah kaldı
|
|
Ortada ne tanık ne de tutuklu sanık var. Dava 1.5 yıldır sürüyor. Barış, bar cinayetine kurban gittiğiyle mi kalıyor.
Barış Dönmez ismini hatırlıyor musunuz? Hani şu Nisan 2004'te İstanbul'da İzzet Çapa'nın işlettiği barda eğlenirken gırtlağı kesilerek öldürülen genç... Biz onu unutmadık ve 1.5 yılda neler olup bitmiş bir baktık.
NELER OLMUŞ NELER Gördük ki, önce Barış'ın cinayete kurban gittiğini söyleyen tanıklar bir anda ifadelerini değiştirmiş. Cinayetle bağlantısı olduğu iddia edilen sanıklar da tutuksuz yargılanmak üzere salınmış.
YENİ SAVUNMA HAZIR Oğullarının ismini Sarıyer'deki bir ormanda yaşatmak için kolları sıvayan Dönmez Ailesi yeni bir savunma hazırlığında olduklarını açıkladı. Bu nedenle de gözler eylüldeki davaya çevrildi.
Barış cevap bekliyor
2004 yılı Nisan ayında, arkadaşlarıyla beraber eğlendiği gece kulübünde, henüz 26 yaşındayken boğazı kesilerek öldürülen Barış Dönmez cinayeti gizemini koruyor. Tanıkların ifadeleri alındı ama bir sonuç çıkmadı. Geriye Barış'tan bir 'ah' kalıyor.
Herkesi bir başkası doğurur ama insan tek başına ölür" amenna. Lakin Barış'ın tek başına ölümü bu dediğimize pek benzemiyor. Çünkü Barış, "asker gidiyor" diye, adına verilen partiden öpücükler, sevgilerle uğurlanacakken katledildi ve tek başına öldü. Bar ortamının kalabalığında yüzlerce kişinin yanı başında acımasız bir el (ler) boğazını kesti, yaşamını çaldı delikanlının. Herkes sağır burunsuz kör oldu o lahza. Amacımız devam eden bir davaya müdahale etmek değil elbet. Ancak Barış'ın kanı çoktan pıhtılaşsa da kamuoyu vicdanı halen kanamaya devam ediyor. Bir an önce hak-adalet yerini bulsun. Yüce yargı vicdanlardaki bu kanı durdursun temennisindeyiz. Haa bir de; Devam eden davada tutuklu sanık da kalmadı ama Barış'tan geriye "bir ah kaldı.." iyi bir şey değil ki bu
BARIŞ ADLI ÇOCUK Elimde 15.4.2004 tarihli bir rapor var. Amerikan Hastanesi Yoğun Bakım Departmanı'nın resmi raporu bu. Profesör Dr. Mois Bahar 595169 Protokol numaralı hastayı anlatıp şöyle diyor: "Barış Dönmez. 26 Yaşında. Delici kesici aletle boynun sol tarafından ve karnından yaralanmış. Hastanemize ulaştığında şuuru kapalı, abondan kanaması var, hemen ameliyata alındı. Yapılan tedavilere rağmen anizokori ve pupillerde dilatasyon oluştu. Bradişkardiyi takiben kardiak arresti gelişen hasta eks oldu..." Tıbbi gerçek ama nasıl da soğuk yüzlü sözcükler değil mi? Ama yakınlarının, sevenlerinin yürek içlerinde yankılanan gök gürültüsü şöyle bağırıyor; " Barış öldü. Barış'ı öldürdüler heeeey!.." Aslan gibi bir delikanlının, Tunceli'ye komando olarak gidişinden birkaç gece evveline dönelim şimdi. İstanbul gecelerinin göz bebeği barlarından biri, Clup14...
ÖLÜMCÜL YARA Adı ünlü işletmeci, İzzet Çapa'yla anılan bir bar burası. Vatan görevine gidecek arkadaşlarına sürpriz bir parti veriyor orada arkadaşları. Keyifle coşuyorlar ilk anlarda. Sonra sabaha doğru saatlerde bir şeyler oluyor ansızın. Önce bar sorumlusunun gırtlağına iki eliyle sarılıyor Barış. Çünkü yakın dostu Canberk'le onu itişirken görüyor. Ardından bir başkası gelip kısa siyah saçlı, top sakallı biri gelip yumruk atıyor Barış'a ve yere düşürüyor. Canberk de karşılık verince kısa süreli bir çatışma doğuyor. Karanlık içinde çok seçilemiyor olup biten ama Barış kendisini ölüme götüren yarasını orada alıyor boynuna ve karnına. Hemen ambulansa konup Amerikan Hastanesi'ne kaldırılıyor ama ne yazık ki kurtulamıyor. O gece onları hiç tanımayan ve işi pastanecilik olan Recep Bilge adlı bir genç de eğlenmek için oradaydı. Olay gecesini eşe dosta anlatırken, tam önünde iki gencin münakaşa ettiğini, uzun boylu kel kafalı bir güvenlik görevlisi bunları ayırdığını söylediği belirtilmekteydi.
20'LERİNDE, ORTA BOYLU Bilge'nin anlattıklarına göre; 2-3 dakika sonra 25 yaşlarında beyaz tenli orta boylu siyah kısa saçlı ve top sakallı genç elindeki uzun şampanya bardağını kırar ve karşısındaki şahsın boğazına indirir. Şahsın boğazından kan fışkırır. Vuran kişi yanındaki bir kız bir de erkekle kalabalığın arasına karışarak kaçar. Buna benzer bir hikaye de garsonlardan birinden gelmişti. Kuşkuların yoğunlaştığı iki kişinin adları Ömer Saral ve İbrahim Biberoğlu olarak belirlendi ve göz altına alındı bu şahıslar. Sonra da mahkemeye çıkarılıp tutuklandılar. Barış'ın arkadaşlarının hiçbiri vuranı görmemişti ne yazık ki... Mesela Burak Tanrıverdi adlı "kankası" bar çıkışında İbrahim Biberoğlu ile karşılaştığını ve birisinin kulağına eğilip 'Abi olayı ben yaptım' dediğini anlatmıştı. Bir başka arkadaşın anlattıkları ise daha da çarpıcı; "Barın kapısı açıldı. Arkadaşımız Canberk 'Ambulans!' diyerek haykırmaya başladı. Bir de baktım ki Barış kanlar içinde dışarı çıkarılıyor. Yere yatırdılar onu. Ambulans gelene kadar böyle kaldı."
KİMSELER GÖRMEDİ Mİ? Ardından bazı arkadaşları içeriye daldı. Failin aşağıya saklandığını düşünerek ellerine gerekirse vurabilmek için şişe aldılar ve aşağı indiler. Ancak kimsecikler yoktu. Kalabalıkla birlikte katil ya da katiller de yok olmuşlardı ortadan. 150 kişinin bulunduğu mekanda olan biteni gören 3 kişi bile çıkmamıştı, işe bakın. Zaman aktı gitti. Kavganın sebebi olarak gösterilen Ecem isimli genç kızın daha önce da aynı genç gurubunun çatışmasına yol açmış olması, Ömer Saral yakalandığında üzerinde tabanca çıkması çok fazla yankı bulmadı. Bu isimleri suçlayıcı ifadeleri veren tanıklar her nedense ifadelerinde değişiklikler yaptı. Sonunda "tutuklu şahıslar tahliye olsun"a karar verdi hakimler. Şimdi eylüldeki yeni duruşma bekleniyor. O gün neler olacak, bilinmez. Bildiğimiz tek şey, lise yıllığında bir arkadaşının yazdığı cümle: "Barış'ın yüzünde 'gülmek' vardı.
|
|
|
|
|
|
|
|
|