|
|
|
|
|
|
'Kadının rüyası değersizdir'
Hz.Mevlana "akılları kıt olduğu için" kadınların rüyasını küçümsüyordu. Ancak tarikat şeyhleri kadın müritlerinin düşlerini yorumlamıştır!.
Tarihçi Cemal Kafadar 1990'larda Topkapı Sarayı Kütüphanesi'nde çok ilginç bir belge keşfetti. Bu 17'nci yüzyılda Üstüp'te yaşayan Asiye Hatun'un rüya defteriydi! Halveti tarikatı mensubu olan Asiye Hatun, Veli Dede adlı bir şeyhe bağlanır. Ancak Asiye bir süre sonra şeyhinden 'soğur'. Niye böyle olduğunu kendisi de bilmemektedir. Derken Uziçe'de oturan Muslihüddin adlı şeyhin methini duyar. Asiye hiç karşılaşmadığı halde Şeyh Muslihüddin'e bağlanır. Ve yazışmaya başlarlar: Asiye, Muslihüddin'e rüyalarını göndermekte, şeyh de bunları yorumlamaktadır.
PEYGAMBERLE NİKÂH Asiye Hatun rüyasında neler görmektedir? Evlilik teması Asiye'nin rüyalarında sık sık ortaya çıkar. Mesela bir rüyasında Muslihüddin Efendi ile evlendirildiğini görür. Bir başka sefer kendisini Hazreti Muhammed'in nikahlısı olmuştur. Diğer bir rüyasında şeyhi Asiye'yi kucaklayıp sıkar! Bunları kayda dökerken asla cinsellikten söz etmez Asiye Hatun. Bütün bunlar bedenlerin değil, ruhların kavuşmasıdır ona göre. Olayı böyle ele almak, rüyalarından dolayı sıkılan, utanan Asiye'yi rahatlatır. İşte Asiye Hatun'un bugünkü dile çevrilmiş bir rüyası: "Yine bir defa rüyada gördüm ki birlikte bir iki hatun var. Bana diyor ki: 'Seni birisine nikahladım. Bu hatunlar onun tarafından gelmiştir. Bunlara şerbet vermek gerekir. Adam sipahizümresinden birisi.' Bana ıztırap bastırdı. 'Bana adam gerekmez, ona varmam' diye sıkı mücadele ettim. Sonra o hatunlar gittikten sonra merhum Veysi Efendi orada bulundu. Benim ıztırabımı görünce bana hitap ederek: 'Kızım sakın elem çekme. Kimse seni o adama vermeye kadir değildir. Ama ben seni Allah'ın emri peygamberin sünnetiyle Uziçe'de Şeyh Muslihüddin Efendi hazretlerine nikahladım. Artık elem çekme. Mutlaka onunla evlendirdim' dedi. Veysi Efendi'nin bu cevabına çok sevindim. Gerçekmiş gibi, kendimi onunla nikahlı bilip bu safa ile uyandım." Şeyh acaba bu rüyaları nasıl yorumluyordu? Bilmiyoruz ama tahmin edebiliriz. Cemal Kafadar'ın da söylediği gibi İslam kültüründe rüya; vahiy ve keşif kadar önemli olmasa bile, görünürün ötesindeki objektif gerçekliği bilip anlamanın yöntemlerinden biridir. Rüyalar ya Allah'tan gelir ya da Şeytan'dan. Şeytan'dan geldiği düşünülen, 'dine aykırı', 'saçma' ve 'edepsiz' rüyalar yorumlanmaz. Onların anlatılması dahi uygun değildir!
SEÇKİN DÜŞLER! Kimi İslam düşünürleri rüyalar, daha doğrusu onları görenler arasında bir hiyerarşi oluşturmuştur. Buna göre şeyhlerin, din büyüklerinin, padişahların rüyaları, bir köylünün, bir yoksulun rüyasından daha önemlidir. Ayrıca, mesela Hz. Mevlana'ya göre, 'akli melekeleri düşük' olduğu için kadınların rüyaları,erkeğinkinden değersizdir: "Kadının rüyasını, aklının noksan, canının arık olması bakımından erkeğin rüyasından aşağı bil." Bugünden baktığımızda bu tür bir hiyerarşiyi anlamsız buluyoruz. Halbuki rüyaların gelecekten haber verdiği ve Allah'tan indiğine inanılan bir devirde, bu yaklaşım gayet normaldi. Toplumun geleceğine hükmeden kişilerin rüyasını yorumlayan 'tabirciler' güç ve itibar kazanıyordu. Örnek mi? İşte özel bir rüya defteri de tutan Sultan III. Murad. Bu padişah gençliğinden beri rüyalarına önem verirdi. Şehzadeyken Manisa'da bir rüya görmüştü. Bu rüyayı şeyh Şüca Dede 'Tahta çıkacaksın' diye yorumlamıştı. Bir süre sonra padişah olan Murad, şeyhi ihya etmişti. Bu yüzden şeyhi kıskanan ve eleştiren çok kişi vardı. İlerleyen yıllarda da Murad rüyalarını yazılı olarak şeyhe iletmiş ve yorumunu almıştı.
PADİŞAHIN TAKINTISI III. Murad'ın (1546-1595) başka yorumcuları da vardı. Bir keresinde Avusturya İmparatoru ile güreş tutuğunu ve sırtının yere geldiğini görür. Mahmud Hüdai Efendi bu rüyaya gayet 'kıvrak' bir yorum getirir: "Merak etmeyin padişahım, sultanın sırtının toprağa değmesi iyidir çünkü toprak kuvvettir." Gülmeyin! Ne bekliyordunuz? "Sen iyi bir padişah olamadığını düşünüyorsun; savaşları kaybetmekten korkuyorsun" demesini mi?
Emre AKÖZ Esra TÜZÜN
|
|
|
|
|
|
|
|
|