| |
Börek ve çığlık
Meclis'te dün iktidar-muhalefet ayırımı yapılmadan tüm milletvekillerine, demokrat bir börekçinin gönderdiği tepsiler dolusu su böreği dağıtıldı. Afiyet olsun. İyi ki aynı saatlerde AK Partili Aziz Akgül'ün kendilerine yaptığı çağrıyı duymadılar. Yoksa lokmalar boğazlarına dizilebilirdi. Şöyle diyordu: "Gelin, vatandaşlarımızın insan onuruna yakışır şekilde yaşamalarına yardımcı olalım. Aşırı yoksul oldukları için sosyal dışlanmayla karşı karşıya kalanları kurtaralım..." Akgül, yoksulluk sınırı altındakilere "Vatandaşlık geliri" verilmesi önerisine destek istiyordu. Yoksulluğun azaltılması amacıyla "mikro kredi" açan "Yoksulbank" ve ihtiyaç fazlası yiyeceklerin ihtiyacı olanlara ulaştırılmasında köprü işlevi gören "Gıdabank" gibi projeleriyle adını duyuran Akgül, "Vatandaşlık geliri" önerisini tam da IMF Başkan Yardımcısı Anne Kruger'in "Türkiye'de asgari ücret fazla" dediği gün hazırlayıp Meclis Başkanlığı'na verdi. Teklif hiçbir sosyal güvenlik kurumunun güvencesinde olmayan, doğrudan veya dolaylı geliri bulunmayan kişilere asgari ücretin üçte biri kadar aylık ödenmesini öngörüyor.
"Hainler"in raporu Akgül teklifinde nereden esinlendi, biliyor musunuz? "Osmanlı Ermenileri" konferansı nedeniyle "Vatana ve millete ihanet"le suçlanan Boğaziçi Üniversitesi'nden! Boğaziçi bünyesindeki Sosyal Politika Forumu 21-22 Mayıs 2004'te "Küreselleşen dünyada yoksullukla bir mücadele yöntemi: Vatandaşlık geliri" konulu sempozyum düzenledi. O toplantıda Prof. Ayşe Buğra ile Asistan Tolga Sınmazdemir'in hazırladıkları "Yoksullukla mücadelede insani ve etkin bir yöntem: Nakit gelir desteği" başlıklı araştırma açıklandı. İşte o çalışmada, ihtiyaç sahiplerine "Vatandaşlık hakkı olarak", sınırlı ama düzenli nakit desteği sağlanmasının yoksullukla mücadelede en etkin yöntem olduğu savunuldu. Brezilya, Portekiz, Litvanya'da uygulandığı ve çok başarılı sonuçlar verdiği belirtilen sistemin "Vatandaşlık hakkı" ilkesine dayandığı vurgulanarak şu görüşler sıralandı: * Yoksulluk sadece gelir düzeyiyle değil, gelirin düzensizliğiyle ve bu düzensizliğin yarattığı belirsizlikle de ilgili bir olgudur. Dolayısıyla eve her ay belirli bir miktar gelirin düzenli olarak gireceğini bilmek, çok önemli bir psikolojik rahatlama yaratarak, yoksul insanların kendi hayatlarıyla ilgili daha sağlıklı düşünmeye başlamalarına olanak verebilir. * Bireysel düzeydeki rahatlama, toplumsal dokudaki yoksulluk ve çaresizliğe bağlı aşınmayı kontrola almaya yardımcı olacaktır. * Nakit gelir desteği, insanların sadakaya muhtaç zavallılar, potansiyel suçlular, şiddet failleri ve kurbanları olmaktan çıkıp modern bir toplumun sosyal haklara sahip bireyleri haline gelmelerine yardım edebilecek çok önemli bir uygulamadır. Akgül'ün yasa önerisine dönüştürdüğü bu projede akla gelen ilk sorunun "Peki kaynağı nereden bulunacak" olduğunu biliyoruz. Araştırmada 24 seçenekli finansman modeli yer alıyor. Örneğin 2 milyon kişiye yardımın yıllık tutarı milli gelirin binde 1'i bile değil. 10 milyon vatandaşa ise sadece yüzde 0.5'i. Dışlanmış kitlelerin önümüze koyduğu toplumsal bedelin (örneğin gasp ve kapkaçın) yanında lafı bile olmaz. Son söz Akgül'ün: "Yoksulluk ancak akılcı projelerle aşılabilir. Nereye kadar, kaç kişiye acıyabilirsiniz? Bir süre sonra acımayı da unutursunuz..."
|