|
 |
 |
 |
|
| Başbakan'la gülüyoruz
|
|
Gül, başmüzakereci için Erdoğan'la çekiştiği iddialarına "yalan" dedi..
Vay ben istemişim de Başbakan mecbur kalmış. Vay aramızda kavga varmış... Yalan!
Başbakan'la bir araya geldiğimizde basında çıkan bazı yorumlara ikimiz de gülüyoruz.
Rahattan rahatsız olanlar var. Çekişme isteyenler var. Bu ne karamsarlık böyle!
Rahattan rahatsız olanlar var
Dışişleri Bakanı Gül, son aylarda hükümetin gidişatıyla ilgili yorumlara isyan etti, "Bunlara Sayın Başbakan'la birlikte gülüyoruz" dedi 'Gül'e göre medyada "bilgi kirliliği" var. "Bu da arzu ediliyor. Yani başbakan bu kadar aciz, kendisi de herkes ile çekişecek ve buna da müsaade edecek. Bu olabilir mi!".
Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, 2.5 yıllık AK Parti iktidarı sonrasında kamuoyunun "metal yorgunluğu" yaşadığı görüşünde. Ekonomik ve siyasi tablodaki "istikrar" görüntüsüne rağmen Avrupa Birliği sürecinden hükümet içi dengelere kadar her başlıkla ilgili basında yapılan karamsar yorumlar, Bakan'ı çileden çıkartmış durumda: "Rahattan rahatsız olanlar var." Avrupa Birliği müzakerelerinin 3 Ekim'de başlayacağı ve Türkiye'nin reformlara devam edeceğine kararlı bir vurgu yapan Gül, Devlet Bakanı Ali Babacan'ın başmüzakereci atanmasının kendi isteği olduğu ve Başbakan'ın direnemediği yorumlarına sert bir tepki gösterdi: "Olabilir mi böyle bir şey! Bazıları eski dönemleri, kavgalı koalisyon hükümetlerini görmek istiyor." Dışişleri Bakanlığı'ndaki makamında bir buçuk saat süren sohbetimizde üst üste gelen negatif sorular, Bakan'ı bunalttı. Bunalmış olmalı ki, Alman seçimlerinin Türkiye'nin AB üyeliğine olumsuz etkileriyle ilgili bir yorum üzerine dayanamadan patladı: "Ne bu karamsarlık. Sen de hemen Ankaralı oldun!"
"HER ŞEY YOLUNDA"
Bakan'a göre, tek parti iktidarı gayet iyi gidiyor, devletle hükümet arasında kavga yok, ekonomide inanılmaz bir istikrar yakalandı, istihdamda bile iyileşme var, AB sürecinde her şey yolunda, kamuda akla hayale sığmayacak reformlar yapıldı, ancak bir anda gazeteler (ve gazeteciler) sanki işler kötüye gidiyormuş duygusuyla paniğe kapıldı. Bunu 2.5 yıllık AKP iktidarı sonrasında kamuoyunun hissettiği "metal yorgunluğu"na bağlıyor. Ve ekliyor: "Yorgunluk bizde değil. Biz gece gündüz çalışıyoruz." Bakan'la bu uzun seans sonrasında, "Acaba gerçekten bir karamsarlık virüsü mü var Ankara'da?" düşüncesiyle ayrılıyoruz Dışişleri'nden. Gerçekten de Ankara sohbetlerinde görünen tabloyla Bakan'ın makamından görünen arasında büyük fark var. "Bak, bu kadar özgüven noksanlığı ayıp bir şey Türkiye için. Türk aydını, Türk gazetecisi ve Türk siyasetçisine yakışmaz" diyor Gül. "Ben ortalık güllük gülistan demiyorum. Ama Türkiye daha önce görmediği bir istikrarı yakaladı. İşler güzel gidiyor."
* Ali Babacan'ın başmüzakereci atanmasıyla gazetelerde ilginç yorumlar çıktı. Babacan'ın sizin adayınız olduğu ve Başbakan'ın uzun süre direndiği bile yazıldı
Olabilir mi böyle bir şey! Bazıları eski dönemleri, kavgalı koalisyon hükümetlerini görmek istiyor. Çekişme istiyorlar. Ama siyasi istikrarsızlık Türkiye'ye ne getirdi ki! Tek parti hükümeti ülke için nimet. 2.5 sene içerisinde dünyanın çok zor şartlarına rağmen gerek siyasi gerek ekonomik zor şartlara rağmen, Türkiye'ye çok şey kazandırdık. Savaş oldu yanımızda içerde sorun olmadı. Bizden önce 14 dolar olan petrol 58 dolara çıktı ve bu içeriye yansımadı. Bazen bakıyorum da sanki bundan rahatsız oluyormuş gibi
* Rahat mı batıyor insanlara demek istiyorsunuz?
Sanki böyle bir anlayış var. Ve tek parti hükümetine içerde bazı ayrıcalıklar, çatışmalar olması gerekir arzusuyla bakılıyor. Yazılanları okuyup hem gülüyorum hem de üzülüyorum. Kayseri'de iki kişi kavga etsin diye, tahrik etmeye çalışırdık. Bazıları bunu yapmaya çalışıyor gibi. Hayret ediyorum bunları görünce. Benimle Sayın Başbakan arasında böyle bir pazarlık olabilir mi? İşin tabiatına aykırı. Her şeyin başı Başbakan'dır. Hükümetin başıdır. Farklı görüşler düşünceler olsa bile, bunlar söylenir, sonra Başbakan ne diyorsa, ona tabi olur herkes. İşler bu kadar açıkken, vay gerginlik varmış da, vay ben bir şey istemişim de Başbakan ona mecbur kalmış da"Rahat batıyor mu?" dediniz ya, ben böyle görüyorum doğrusu.
* Yani Babacan'ın müzakeresi ya da hükümet değişikliğiyle ilgili yorumlar hayal ürünü
Hükümet değişikliği her halükarda Sayın Başbakan istediği zaman olacaktır. Bunu kamuoyundan gelen talep ya da basın yazdı diye değil. Sayın Başbakan'la herhangi bir şekilde şunu pazarlık etmek asla söz konusu değildir. Tek başına iktidara gelmişiz. Meclis'te büyük çoğunluğumuz var. Kanunları çıkartabiliyoruz. Türkiye'yi köklü bir reform sürecine tabi tutmuşuz. Bunun bize vereceği olan büyük gururdan başka ne olabilir. Bundan adeta rahatsızlık duyar gibi, vay Başbakan'la Dışişleri Bakanı kavgalı deniyor. Açıkçası bunların hepsi yalan.
* Tüm bunlar Kültür Bakanı Atilla Koç'un atandığı Çankaya zirvesi sonrasında alevlendi. Koç'un sizin adayınız olduğu söylentisi çıktı
Ben orada olanları detayıyla açıkladım. İnsanlar okumuyor, kafasındakileri yazıyor. Orada bir zirve ya da toplantı da yoktu. Başbakan'ın bazı milletvekilleriyle ilgili bilgiye ihtiyacı vardı. Kendisi dışarı çıkıp dönmektense benden istedi. Ben de o bilgileri kendisine verdim. Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan ve benle toplantı yapmış, doğru değil. Diyaloglar bile yazıldı. Hepsi yalan.
* O zaman hükümetiniz bir "bilgi kirliliği"nde muzdarip
Çok büyük bir bilgi kirliliği var. Bu arzu da ediliyor. Rekabet güzel bir şey, ama basındaki rekabet bazen ne yazık ki bu şekilde tecelli ediyor. Ancak bunların faturalarını hep beraber ödüyoruz. Dün bir makale okudum aman yarabbim hükümetin içerisinde kavgalı olmayan insan yok. Yani Başbakan bu kadar aciz, kendisi de herkes ile çekişecek ve buna da müsaade edecek!.. Böyle bir şey olabilir mi? Onun için hiçbirini okumuyorum. Başbakan'la biraraya geldiğimizde ikimiz de gülüyoruz. Ama çoğu zaman da okumuyoruz. Çünkü önem vermiyoruz. Bunlara ayıracak vaktimiz yok..
* Son dönemlerde "statükonun partisi" olduğunuz eleştirisi gelmeye başladı
Yaptıklarımıza bakarsanız ne kadar reformcu olduğumuzu görürsünüz. Turgut Özal'ın ilk yılları dışında Türkiye'de hiçbir parti, hiçbir hükümet dünya basınında "Türkiye'nin reformist partisi" diye anılmamıştır. Bununla gurur duyarız. Reform süreci devam edecek. Hiç kimsenin bundan şüphesi olmasın.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
