Spor sayfasındaki yazı!
Bu satırların yazarı, bugün spor sayfasında olduğu gibi Hagi üzerine nice yazılar yazdı. Bu son yazıyı da yazana kadar, Hagi ile oturup bir acı kahve içmişliğimiz yoktu. Hagi'nin bu anlamda özellikle gazetecilere "mesafeli" duruşunu da bilmeyen yoktu... Belki pek çok kişinin ona gereğinden fazla yüklenme nedeni de buydu. Bizimle özel ilişkisi de, televizyonda bir-iki kez konuğumuz olmasının ötesine geçmemişti. Bir de uçak yolculuklarında uzaktan "merhaba"lar... Milyonlarca insan gibi, yeşil sahalarda dostluk kurduk biz de onunla... Geçen perşembe gününe gelinceye kadar....
Bugün spor sayfasında okuduğunuz yazı, salı günü kaleme alındı. Yazı işlerine çarşamba günü yollandı. Ama, sayfaya konulması için bir-iki gün beklenmesi rica edildi. Çünkü... Perşembe günü, Hagi ile, bizden gelen bir istekle, ilk kez "yüz yüze" görüşme ve dertleşme fırsatı doğdu. Florya'da ilk kez bir acı kahvenin tadı paylaşılacaktı. Yazı, belki bu görüşmeden sonra değişikliğe uğrardı. İki saati aşkın süren bu içten sohbet, ister istemez "özel bir röportaj"a dönüştü. Hagi, söylediklerini not defterimize kaydetmeye itiraz etmedi. Çünkü "çok şey" söylemeye başlamıştı. Bugüne dek kimselere anlatmadığı "çok" şey... Bizi "düşündüren", yer yer "şaşırtan" şeyler... Kimi zaman kalemimizi tuttu: "Yazmayın. Bu söylediklerim sizde kalsın. İçtenliğinize güvendiğim için anlatıyorum" dedi. Doluydu çok... Sohbet bitmiş, ayağa kalkmışız, vedalaşıyoruz, ama o "hâlâ" anlatıyor, anlatıyordu. Odası.. "O" oda... Florya'da antrenman sahasına bakan geniş camlı oda... Yıllar önce Fatih Terim; "Florya'nın kapıları"nı ilk kez atv Haber'e açtığında gelmiştim oraya... Kopenhag'daki finalin bir hafta öncesinde... Hagi, aşağıda, yeşim çimlerin üzerinde arkadaşlarıyla şakalaşıyordu. Çarşamba günüyse o "neşe"den iz kalmamıştı. Yalnızdı koskoca Florya'da.
Gazeteye döndüm. Sabah Spor Haberleri'nde nöbeti İskender Baydar'dan devralan genç müdürümüz Serdar Çelikler'le konuştum. Daha önce yazdığım "yazı"nın spor sayfasında "aynen" kullanılmasını rica ettim. Duygu ve düşüncelerimde değişen bir şey olmamıştı çünkü. Röportajı ise sakladım. Söylediklerinin kamuoyuyla paylaşılması için "bugün" uygun değildi. Gelecek haftayı beklemeye karar verdim. Yazılmasını istemedikleri de belki yazılır hale gelirdi, kimbilir. Florya'dan ayrılırken söyleyebileceğim şey şuydu şimdilik: Galatasaray'a müthiş bir saygı, taraftara ölçüsüz bir sevgi...
Bir not da "öteki" takımların taraftarı olan okurlarımıza: Spor sayfasındaki yazı, Hagi'nin başarısız olduğunun "reddiye"sidir yalnızca... Onun "başarısız" olmadığı gerçeği, başka takımların başarılarını "tartışılır" kılmaz ille de... Maksadımız o değildir yani... Türkiye'nin "dört büyükler"i, taraftar ve camialarıyla her zaman şampiyonluk dağının yamaçlarında dururlar. Lig biter, kazanan kutlanır, zaman geçer, her yıl yeniden başlar... Hagi'nin o gün bize söylediği gibi: "Futbolun kaderidir, biri sevinir, biri üzülür... Hayatta olduğu gibi... Tanrı böyle kurmuş düzeni... Biten bitti.. Önemli olan gelecektir!"
|