Kara mizah ve Amerikan rüyası
Tom Hanks ve Steven Spielberg... "Saving Private Ryan" ve "Catch Me If You Can" işbirliği ardından, artık ince ayarla oynuyor bu sihirli ikili. Geçen yıla damgasını vursa da, "Terminal" buradan biraz hızlı mı geçti ne görememiştim. Bir sinema güzelliğiyle karşı karşıyayız. Kaliteli bir DVD sunumuyla, oyunculuğun zirvesinde bir Hanks ve havalimanı mekanında tüm görsel maharetini gösteren bir Spielberg. Ta eskilere, Frank Capra'nın iyimserlik ve hümanizm dolu mizah anlayışıyla bağ kurarak, Doğu Avrupa'nın bir ülkesinden gelen gariban Viktor Navorski'nin öyküsünü acıklı bir güldürüye dönüştüren, görkemli bir film "Terminal" (Dreamworks / Tiglon). Masal lezzetinde! Coen Biraderler de atakta. Asap bozucu, tam manasıyla uçuk bir öyküye bu kez yapımcı olarak takılmayı seçmişler ve Terry Zwigoff yönetmenliğinde "Bad Santa" (Yeni Yıl Soygunu, Pinema / Tiglon) son dönemin en sıkı "kült" filmi olarak hadiseye el koymuş. Başrolde, tam bir "berbat" rolünde Billy Bob Thornton var. Sürekli kafayı çekip fosur fosur sigara içen, küfürbaz ve seks manyağı soyguncu Willie Stokes her sene bir yeni hipermarker seçiyor ve Noel Baba kılığında mağazayı soyup soğana çeviriyor. Yanında bir de cüce iş arkadaşı var tabii. Tam manasıyla alıp başını giden, inanılmaz komik tiplerle zenginleşmiş, dört dörtlük bir kara mizah. Gülmeceden uzaklaşıp hayal alemine dalmak isteyenler için, farklı bir Kusturica filmi, nihayet DVD olarak huzurlarımızda. "Arizona Dream" (Palermo), "Babam İş gezisinde" ile büyük ilgi gören Bosnalı genç ustanın ABD'de ticari açıdan çok başarılı olmayan bir demesiydi. Ticari başarı her şey değil elbette. Filmi bugün sadece müziğiyle değil, Amerika'ya çok farklı bakışıyla, kurgusuyla hatırlıyoruz. Sırada müthiş etkileyici bir film var: "House of Sand and Fog" (Sisler Evi, Pinema / Tiglon), "Amerikan Rüyası"nın nasıl bir felakete yol açabileceği üstüne kurulu, sapasağlam bir yapıt. Vergi sorunu yüzünden evinden olan bir kadın ile evi müzayedede satın alan emekli bir İranlı subayın öyküsü, küçücük hataların insanları hangi uç noktalara sürüklediğini, dillere destan bir finalle aktarmakta. "The Interpreter" ile yeniden gündeme gelen büyük sinemacı Sydney Pollack da bu hafta gündemde. Robert Redford'un en parlak dönemine damga vuran "Three Days of Condor" (Akbabanın Üç Günü, Palermo), Nixon döneminin ölümcül paranoyasını yansıtan, kaç defa seyrederseniz seyredin, muhteşem kurgusuyla hala yerinizden hoplatan bir yapıt. Pollack'ın "hocası" Hitchcock, DVD kollektörlerinin mutluluk içinde not ettiği gibi, art arda gelen filmlerle bizleri ihya ediyor. 1950 tarihli "Stage Fright" (Sahne Korkusu, WB / Tiglon) da bunlardan biri. Jane Wyman ve Marlene Dietrich'i bir araya getiren film, üstadın kamera dahil her şeyle oynadığı, sürekli olarak şaşırtmacalar veren, hala tartışılan bir köşetaşı.
|