|
|
|
|
Cinselliğe dayalı ilişkiler mutlaka biter
Psikolog Ozanser Uğurlu yeni çıkan "Sevişme Gerginliği" adlı romanında, kadın-erkek ilişkileri ve cinsellik üzerine çarpıcı yorumlar getiriyor.
Özgür ilişkiler insan doğasına aykırı
"Sevişme Gerginliği" kadın-erkek ilişkilerine yeni bir yorum getiriyor. Psikolog Ozanser Uğurlu, tutku, aşk ve cinsellik üçgenini anlatıyor.
Genç, başarılı ve ilişkisini özgürce yaşamak isteyen bir kadının öyküsü bu. Ozanser Uğurlu'nun Epsilon Yayınevi'nden çıkan romanı cinselliği, kadın ve erkek gerçekliğini bir psikolog gözüyle yeniden ele alıyor. Uğurlu, ilişkilerimize farklı bir pencereden bakmamızı sağlıyor.
* Son dönemde kadın-erkek ilişkileri üzerine çok şey yazılıyor. Bir psikolog olarak, siz neden romanınızı kadın-erkek ilişkilerine dayandırdınz? Son zamanlarda mutsuzluk bizim toplumumuzda bir hastalık haline geldi. Çoğu mutsuzluğun nedeni de kadın-erkek ilişkilerine dayanıyor. Ama asıl neden, insanların önce kendi üzerlerinden mutlu olmak yerine, bir ilişki üzerinden mutlu olmaya çalışmaları.
* Bir anlamda kendimize iyi davranmayı beceremiyoruz, öyle mi? Evet, mutlu bir ilişki için öncelikle kendi mutluluğunu yakalamış bir birey olmak gerekiyor.
* "Sevişme gerginliği" dediğiniz şey aslında nedir? Kadın biyolojik olarak hayatı boyunca 450 yumurta yumurtluyor, erkek ise milyonlarca... Evrim psikolojisi der ki; kadın, yumurtaları çok değerli olduğu için yumurtalarını dölleyeceği erkeği seçer. En güçlü ve çocuklarına bakabilecek erkeği arar. Romanda da bu düşünce, seviştikten sonra bir kadının yanındaki erkeğe sarılmasıyla anlatılıyor. Kadın içinden geldiği zaman istediği erkekle beraber olmak isteyebilir ama toplum ona sadece evli olduğu erkekle birlikte olma izni vermiştir. Bu durumda iç sesi ve sosyal kurallar arasında sıkışıp kalır. Bu yüzden "sevişme gerginliği" yaşar.
* Erkekler "sevişme gerginliği" dediğiniz şeyi yaşamıyor mu hiç? Yaşıyor ama aksine onlar sürekli sevişmeye itiliyor. Çünkü erkeğin içindeki biyolojik ses diyor ki "Soyunun devam etmesi için olabildiğince çok kadın döllemelisin." Diyelim adam evli... Çevresine baktığında arkadaşlarının başka kadınlarla da ilişkiye girdiğini görüyor. Nereye gitse erkekler arasında hep cinsellik konuşuluyor. Bir anlamda toplum ona sürekli başka kadınların da olduğunu hatırlatıyor. Bu sadece tek kadınla olmayı anlamlı bulan, bunu savunan erkeği toplum dışına itiyor.
* Kitapta kadın kahraman tıpkı bir erkek gibi davranıyor. Arzuladığı için bir adamla ilişkiye giriyor ama faturasını ağır ödüyor, neden? Çünkü ilk kez duygusal bağı olmayan ve sadece sevişmek istediği bir adamla beraber olma cesaretini gösteriyor. Yani toplumun ona dayattığı şeye karşı çıkıyor. Ama henüz buna hazır değil. Bu kez süper egosu ona diyor ki "Bir halt ettin ama bunu yapmamalıydın. Buna fikir olarak hazır değildin. Ve şimdi bunun bedelini ödemek zorundasın."
* Günümüzde roman kahramanı gibi ilişkisi için bedel ödeyen birçok kadın var. Kahramanınız başka bir ülkede yaşasaydı, yine aynı kaderi paylaşır mıydı? Türk toplumunda kadın kimliğini yaşayamıyor çünkü özgür değil. Ama romandaki ilişkiyi Norveçli ya da Amerikalı bir kadın yaşasaydı, bunun için bir bedel ödemek zorunda kalmazdı tabii.
* Doğu ile Batı arasında sıkışıp kalmak bu olsa gerek... Kesinlikle çünkü Türkiye'de kadınlar değişiyor. Bugün kadınların yaşadığı en büyük sıkıntı da bu. Özgürlüğünü mü yaşasın yoksa evinin kadını, çocuklarının annesi mi olsun? Bu arada artık erkekler de hem çalışan hem de anne olabilecek kadın istiyor.
* Peki erkeklerin değiştiğini hiç söyleyemez miyiz? Yavaş yavaş onlar da değişiyor ama seslerini henüz duyuramıyorlar. Çok hassas, duyarlı, cinselliği sadece sevdiği kadınla yaşamak isteyen erkekler de var. Ama "Arkadaşlar siz yanlışsınız" dese, garipsenecek. O yüzden susmayı tercih ediyor. Oysa kadınla erkek arasında bir fark yok, sadece toplum onlara birtakım görevler vermiş.
* "Kadınlar Venüs'ten, erkekler Mars'tan" dı hani... Kandırıldık mı? Bana göre öyle değil. Çıkış noktasında ikisi de insan. Sadece üreme organları farklı. Biz buradan yola çıkıp kadın-erkek rolleri yazmışız. Kadın doğurur, çocuğuna bakar; adam çalışır, para kazanır gibi. Onun dışında hiçbir bilimsel çalışma kadın-erkek arasında bu kadar ciddi ayrım ortaya koymuyor. Her şeyi kendimiz yapıyoruz. Bir kendi cinsiyetimiz var, bir de toplumsal cinsiyetimiz.
* Cinsellik ve tutku üzerine kurulu ilişkiler bitmeye mahkum mu? Böyle ilişkiler yaşanabilir ama eninde sonunda biter. "Sen istediğini yaşa, ben istediğimi yaşayayım. Ama bir noktada buluşalım..." diye bir ilişki olmaz. Buna "özgür" ilişki deniyor şimdilerde ama böyle bir şey yok. İnsan doğası gereği sahiplenmek ister. İçindeki boşluğu doldurmak zorundadır. Üstelik sadece tutku üzerine kurulu ilişkiler insana bir yarar sağlamaz. Bir süre sonra çok yorulursunuz.
İlknur K. AKMAN
|
|
|
|
|
|
|
|
|