|
|
|
|
|
|
Önce mucizeyi yarattılar sonra da oturup yazdılar
Aysın Biter, altı ay komada kalan arkadaşı Ebru Batur'a her gün yılmadan masaj yaptı, sevdiği müzikleri dinletti, o duymasa da onunla sohbet etti ve sonunda bir mucizeyi gerçekleştirdi. Biter, hayata döndürmeyi başardığı arkadaşıyla birlikte kaleme aldığı "Ölsek Biz de Üzülürdük" adlı kitapta, zoru nasıl başardıklarını anlatıyor.
Onlarınki bir dostluk ve yaşama geri dönüş öyküsü... Bisiklet kazası sonucu beyin kanaması geçiren 6 ay komada kalan Ebru Batur'un, yaşama döneceğinden en ufak şüphesi olmayan Aysın Biter'in mücadele ve azminin öyküsü. Aysın, komada yatan arkadaşına masaj yaptı, sevdiği müzikleri dinletti, kuruyan dudaklarına krem sürdü, uzayan tırnaklarını kesti, yaşadığı günlük olayları anlattı. Oysa, onu hemşirelerden başka kimse duymuyordu. Yılmadı, direndi. Azminin meyvelerini ise topladı. "Umut yok" denilen arkadaşı bir gün gözlerini açtı ve sordu: "Senin benim rüyamda ne işin var?" Bu soru karşısında "Oynuyorum" diyerek göbek attı Aysın. İşte bu mücadele "Ölsek Biz de Üzülürdük" adlı kitapta toplandı. İki arkadaş ortak kaleme aldıkları kitapta ölüm kalım mücadelelerini anlatıyor.
AÇ GÖZÜNÜ EBRU SABAH Gazetesi'nin geçtiğimiz yıl "Aç Gözünü Ebru" manşetiyle Türkiye'ye duyurduğu bu öykü aslında azmin zaferi. Bu zaferin kahramanları olan 32 yaşındaki Ebru Batur ile Aysın Biter'in arkadaşlığı ortaokul yıllarına dayanıyor. Ortaokul ve liseyi aynı sınıflarda okuyan iki arkadaş, tanıştıkları ilk günden bu yana hiç ayrılmadı. Ebru, Marmara Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümü'nü bitirince ABD'ye San Diego Üniversitesi'ne gitti ve 3 yıl pazarlama eğitimi aldı. Aysın, arkadaşını ABD'de de yalnız bırakmadı. Birbirlerine binlerce sayfa dolusu mail ve mektup yazdılar. Ebru, ABD'den döndü tekstil söktöründe çalışmaya başladı. Aysın ve Ebru'nun hayatını değiştiren olay bundan 5 yıl önce Büyükada'dan hafta sonu tatilinden dönerken yaşandı. Büyükada'da bindiği bisikletten düşen Ebru, beyin kanaması geçirdi. Adada kiralanan takayla hastaneye yetiştirilen Ebru'nun koyulduğu sedyenin ayakları açılmayınca bir kere daha kafasının üzerine düştü. Altı ay boyunca komada kaldı. Doktorlar Ebru'nun yaşayacağını düşünmüyorlardı ama arkadaşları umutlarını yitirmemişlerdi. Doktorların, "Eğer yaşarsa, bu şekilde uzun süre kımıldamadan yatmasının zararlarını görür. Kolu bacağı tutulur, yatmaktan sırtında yaralar açılır. Hareket ettirilmesi lazım. Üstelik bunu ona yakın birisi yapabilir" sözlerinden sonra Aysın bu işe gönüllü oldu. Doktorlar, "Bunu her gün en az 3 saat yaptırmalısın" dediler ve Aysın arkadaşı için işini bıraktı.
GÜNDE ÜÇ SAAT EGZERSİZ Aysın öncelikle fizyoterapistten ve yurtdışından getirdiği kitaplardan felçli bir hastayı nasıl hareket ettireceğini öğrendi. Tam altı ay boyunca her gün üç saat Ebru'ya fizik tedavi hareketleri yaptırdı. Çabası karşılıksız değildi, Ebru ayak parmağını oynatarak, herkese mesaj verdi. Doktorlar, bunun bir refleks olduğunu, umutlanmamaları gerektiğini söyledi. Ama Ebru bu kez de, bacağını kımıldattı. Sonra kolunu. Hatta bir gün hastanede elektrikler kesilip jenaratör devreye geç girince Ebru'nun solukları o sessizlikte hissedildi. Ebru, birkaç gün sonra yoğun bakım servisine çıkarıldı. Hala hayati tehlikesi vardı. Ama Aysın, umudunu kaybetmemişti. Yine her gününü hastanede geçiriyor, hatta Ebru'ya en sevdiği tatlıları bile götürüyordu. Ama Ebru, kimseyi tanımıyordu. Bir süre sonra konuşmaya başladı fakat kendisini depremzede zannediyordu. Bir süre sonra herkesi tanımaya başladı.
"RÜYAMDA NE İŞİNİZ VAR?" Ebru, yaklaşık bir yıl hastanede yaşadı. Tam 23 kilo verdi. O günler için, "Bir düş görüyordum. Sadece düşmüştüm. Kolum kırıldı zannediyordum. Başka bir şey hatırlamıyorum zaten. Gözlerimi açtım. Nerede olduğumu bilmiyordum. Duvarda resimler vardı. Ada'ya gittiğimi hatırladım ama sonrası kopuktu. Bir gün, 'Ben rüya görüyorum. Size ne oluyor' dedim. Aysın ise 'Biz oynuyoruz' diyerek karşıma geçip göbek attı. İşte o an 'Düştüm herkesi üzdüm, kalkmam lazım, hatta koşmam lazım' dedim kendime" diyor. Bir süre tekerlekli sandalye ile yaşayan Ebru, iki yıl önce tamamen iyileşti. Yarım bıraktığı işinin başına döndü. Şimdi bir tekstil firmasında modelist olarak çalışıyor. Bazen sendeleyerek yürüdüğünü söylüyor ama "Yürüyebiliyorum" diyor gülümseyerek. Bir de araba kullanmayı çok özlediğini anlatıyor. İki arkadaş, bu müthiş yaşam mücadelesinin ve dostluğun öyküsünü "Ölsek Biz de Üzülürdük" adlı kitapta topladı. Ebru Batur, yaşadığı olay için şunları söylüyor: "Nereye döküldüğü bilinmeyen bir şelaleden su damlası olarak yaşarken, geçirdiğim bu kazayla yepyeni bir başlangıç yaptım. Ya yapamasaydım, ya bu dünyadan ayrılsaydım fikri bile kanımı dondurmaya yetti. Umarım yazılanlar birileri için umut olur. Nefes almaya devam ettikçe hayat da sürüyor."
İNCİ DÖNDAŞ / HABER MERKEZİ
|
|
|
|
|
|
|
|
|