Anneler Günü
"Benim annem, güzel annem, al beni kollarına, ninniler söyle yine" Hangimizin içinden, zaman zaman bu sözleri tekrarlamak, zorlandığımızda annemizin kollarında olmak ve onun yumuşak, sakinleştirici sesiyle uyumak geçmez. Uyandığımızda tüm gerçeklerin aynen duracağını bilsek de arzularız. Çünkü; çocuk olmak da, anne olmak da güzeldir. Ama anne ve çocuk olarak birlikte olmak, doğru ilişki kurmak, birlikte büyümek değerli ve önemlidir. Doğduğumuzda, ilk iki ay boyunca bizden başka, kimse yoktur dünyamızda. Sonra yavaş yavaş başkalarını algılamaya başlarız. İşte o ilk algıladığımız kişi annemizdir. Bizi doğurmuş olsa da, olmasa da bize bakan, besleyen ve güven veren kişi: Anne.Onun varlığı, bizim ağlama dilimizden anlaması, sakin ve ne istediğimizi bilen, ne yapacağını bilen hali güven verir. O güveni alabilmişsek, ömür boyu sürecek sağlıklı bir ilişki başlamış demektir. Çünkü bu bağlanmayı, büyüdükçe ayrışma ve bireyselleşme alacaktır. Sağlıklı bir birey olduğumuzda annemize sevgimiz artacak, değerlenecektir. Ama artık ona muhtaç, bağımlı, sıkıntılı olmak yerine, yanında ve paylaşan olmuşuz demektir. Belki biz de anne olmuş, annemizin bize yaptıklarını ya da yapamadıklarını çocuklarımıza yapıyoruzdur. Onları yetiştirirken, yemek pişirirken, kek yaparken telefon açıp sormak, bazen sadece sesini duymak için aramak. Bunların hiçbiri için özel bir güne ihtiyaç yok aslında. Çünkü, herbiri yaşamın her günü fark etmeden yaptığımız şeylerdir.
ANNE YOKSUNLUĞU Doğduğumuzda annemizi kaybetmişsek, ondan ayrı kalmak zorundaysak, annemiz bir nedenle annelik yapamıyorsa ve bir başkasının bizi evlat edinmesi, annemiz olması gibi bir şansımız olmadıysa gelişimimiz ne olur? Anne yoksunluğu her yaşta zordur. Ama yenidoğanken anne yoksunluğu sorunlara yol açar. İlk aylarında insanları ayırt etmeden herkesin kucağına giden bebek, 6. aydan itibaren yabancıları ayırt etmeye, onlardan çekinmeye, güven duyduğu annesinden ayrılmak istememeye başlar. Buna ayrılık kaygısı denir. Anneyle bağlanmasını yapan çocuk, herhangi bir nedenle 3. ayından sonra anneden ayrılmak zorunda kalırsa anne yoksunluğu denilen ruhsal bir sorun ortaya çıkar. Eğer bu süreç uzarsa ilerde kalıcı sorunlara yol açar. Yuva (yetiştirme yurtları) çocuklarında ve uzun süreli hastanelerde yatan bebeklerde sık görüldüğü için bu soruna 'yuva hastalığı' ya da 'hastane hastalığı' da denir. Annenin geri dönüşüyle sona erer. Eğer annenin dönüşü uzarsa kalıcı olur. Bebeklik depresyonu da denen bu durumun, üç evresi vardır. Birinci evre anne ayrılır ayrılmaz başlar. Canlı ve neşeli olan bebek, ağlayan ve tedirgin hale gelir. Yanına yaklaşanlara ağlayarak tepki verir. Bu dönem protesto dönemidir. Onu izleyen dönem depresyondur. Bu dönemde çocuk üzgün ve tedirgindir. İştahı, mide bağırsak sistemi bozulur. Ve son olarak bebeğin çevreye ilgisiz, durgun olduğu, gelişiminin bozulduğu içe kapanma dönemi gelir. Bu nedenle anne çalıştığı için büyüklere bırakılan bebeklerin akşamları mutlaka evlerine alınmaları, başka şehirlerde oturan ve uzun süre görülemeyeceği kişilere bırakılmamaları önemlidir. İlk beş yılda, özellikle de ilk bir iki yılda anneden ayrı kalmak, anne yoksunluğu sonucu oluşan sorunlar kolay giderilemez. Anne ayrılığına karşın tepki vermeyen çocukları ise anneyle sağlıklı bağlanma yapmamış olan çocuklar olduğu bilinmektedir ki, bu da ayrı bir sorun yaratmaktadır. Beş yaşlarında tanıdığı kişilerle bir hafta kadar anne yoksunluğuna dayanabilen çocuk, 10 yaşlarında aynı koşullarda bu süreyi bir yıla kadar çıkarabilir. 15 yaşından sonra anneden ayrılma daha az sorun yaratır. Annenin olmadığı zaman çocuğa, bebekliğinden itibaren benzer şekilde birinin bakım vermesi, bebeğin etkilenmesini engeller. Kayıp nedeni ölüm olduğunda, baba önemlidir. Çocuğa annenin kaybını anlatacak kişi baba ya da çok güvendiği biri olmalıdır. Çocuğa hiçbir şey yokmuş gibi davranılmamalı, çocuk babadan da çok uzak kalmamalıdır. Aile yakınları destek olmalı ama amaç bir an önce normal yaşama dönmek şeklinde planlanmalıdır.
VE ANNELER GÜNÜ Yaşamımızda bu kadar gerekli ve önemli olan biri için bir gün ayırmanın tek anlamı olabilir: Onun değerini bir kez daha anımsamak. Bu değerin karşılığı olabilecek bir armağan biliyor musunuz? Olmasının bu denli önemli olduğu biri için bir günün yeteceğini, sadece o gün onu arayarak, armağan vererek ya da ziyaret ederek bu gereği karşılayabileceğimize inanıyormusunuz? Yaşları kaç olursa olsun annelerini kaybetmiş insanların yaşayacağı hüznü, annelerini hiç tanıyamamış olanların, anneler günü kampanyalarından ve kutlamalarından hisedeceklerini aklınızdn hiç geçirdiniz mi? Bu anneler gününü gelin sadece anneniz için, sadece anne olarak kutlamayın. Annesi olamayanlar için neler yapabileceğinizi de düşünün. Eminim armağan alamasalar bile, anneleriniz yüreğinizin yoksunları alacak kadar büyük olmasından gurur duyacaklardır. İyi bir evlat yetiştirmiş olmanın gururu onlara verilebilecek en güzel armağandır. Anneler gününüz kutlu olsun.
|