'Modern' bir pazar günü!
Pazar günleri, çoğunuza olduğu gibi, bana da evde pineklenen günleri, futbol maçı seslerini, ertesi gün gidilecek iş veya okulu hatırlatır. Hele pazar akşamüstleri genellikle berbattır! Eğlenmek için çok geç, haftasonunu beklemek içinse çok erken! Pazar günleri ne eğlencenin, ne de iş başarmanın, üretimin günleridir. Güya 'dinlenmek' için varolan pazar günleri, bence haftalık zaman diliminin, 'depresyon kontenjanını' temsil eder. Bari bu hafta pazar gününüzü kurtarayım diye, size süper program yaptım! Karaköy'deki İstanbul Modern'e, yani Türkiye'nin ilk modern sanat müzesine, hâlâ gitmediyseniz gidiyorsunuz. Eğer hâlâ görmediyseniz, önce 20. yüzyıl Türk ressamlarının eserlerini görüyorsunuz, ki 1900'lerin başından, 2000'e kadar gelen 100 Türk ressamının eserlerini karşılaştırıp, benzerliklerini, birbirlerinden nasıl etkilendiklerini görmek ilginç. "Bugünün resmi" de denilen video enstalasyonuna bir bakış atıyorsunuz. 'Buluşma' isimli fotoğraf sergisini, ve Aliye Berger'in gravürlerini, meraklıysanız kaçırmıyorsunuz. Daha da önemlisi, Fikret Mualla Retrospektif'i görüyorsunuz. Tavsiyem, sergiye gitmeden önce Orhan Koloğlu'nun "Fikret Mualla-Bir Garib Kişi" isimli kitabına da göz atmanız. "Deli dahi" kategorisine rahatlıkla girebilecek sanatçının, eserleri kadar, kişiliği ve hayatı da ilginizi çekecek.
HER ŞEYİYLE BİRİNCİ SINIF İstanbul Modern, hediye dükkanından iç tasarımına, bilgi verici kulaklıklarından mekanına kadar, birinci sınıf bir sanat müzesi. Zamanla, kalıcı koleksiyonun da genişleyip çeşitleneceğine inanıyorum. Ne yazık ki, bir modern sanat müzesi yaratılma aşamasında, Karaköy'deki antrepolardan biri olan bu bina, yıllar süren bekleyiş sonunda Tayyip Erdoğan'ın desteğiyle tahsis edilmiş. Hikaye uzun. Ancak yerel yönetimlerin, bu tür girişimler söz konusu olduğunda, binbir güçlük ve bahane bulduğunu artık biliyoruz! Benzer hikayeler ve deneyimler Sabancı Müzesi için de geçerli. Şehirdeki bütün binalar işinin ehli, değerli müteahhitler tarafından ustalıkla yapıldığı için, ve de hepsi ruhsatlı, imarlı, büyük titizlikle denetlenen eserler olduğundan, bir binayı gelişigüzel bir modern sanat müzesine vermek fikrine, elbette uzun bir dönem pek sıcak bakmamış yöneticilerimiz! Zamanında Feshane de, o saçmasapan bienal kepazeliğinden, yine yerel yönetimler sayesinde kurtulmuştu hatırlarsınız! Yani bıraksak, önüne gelen bir müze, bir sergi, bir sanatsal aktivite yapacak, ve bu gidişe bir dur diyen çıkmayacak! Umarım anlayan anlamıştır, çünkü yukarıdaki satır aralarında eleştirilenlerin, ironiden anlayacak inceliğe sahip olduğundan da emin değilim. İstanbul Modern, perşembe günleri hariç 18.00'de kapanıyor, aklınızda bulunsun.
YEMEKLER DE SANAT ESERİ GİBİ Bu noktada İstanbul Modern Cafe'den de bahsetmekte yarar var. Eğer daha önce Karaköy tarafından İstanbul manzarasını görmediyseniz, çok şey kaçırmışsınız demektir. Topkapı Sarayı'nı, 'eski şehrin' camilerini bu açıdan görmek çok etkileyici. Kafenin deniz manzarası harikulade, ama yemekler de öyle. Yemek listesi vermek istemiyorum ama, su böreği, farklı bir alanda, kendi türünde 'sanat eseri' sayılabilir! Bugünü 'modern sanat'a ayırırsanız, benden söylemesi, diğer Pazar günlerinden çok daha iyi hissedeceksiniz kendinizi. Detay almak istiyorsanız (0212) 334 73 00, veya www.istanbulmodern.org size yardımcı olabilir. Ben artık daha ne yapayım ki?!
|