|
|
Aşkı arabesk yazana itirazım var!
* Bu kitapta imgelerden mümkün olduğunca kaçmaya çalıştım. Yalın bir ifade kullanan, asla şairlenmeye düşmeyen, temiz bir Türkçe'yle yazılmış bir roman. Burada özel buluşlar yapayım, 'kuş kondurayım' diye hiçbir kaygım olmadı. Şiirim de öyledir benim; bilmediğim, içselleştirmediğim hiçbir kavramı, sözcüğü şiirime almam.
* Ben düşündüğüm, hesaplaşmaya çalıştığım itirazlarımı yazıyorum. Hayata, sisteme, ilişkilere olan itirazlarımı yazmaya çalışıyorum... O yüzden ben de anlam hep dardır. Bir şiiri genelde aşağıdan yukarıya kurarım. Bu romanda da o kurgusal duyguyu, hayatı, en doğru ve en anlaşılabilir ya da en içeriden yakıcı şekliyle anlatmak gibi bir derdim olabilirdi en fazla.
* Şu an 'aşk' sözcüğüyle başlayan onlarca kitap var ve bunların büyük çoğunluğunda da özensiz, kötü bir Türkçe, çok arabesk ifadeler kullanılıyor. Bu arada da birçok iyi roman, şiir gürültüye gidiyor. Belki biraz ona itirazım var; 'Hayır öyle değil, aşk bu biçimiyle de yaşanır...'
* Bu kitabın içinde de gerçekten sertlikler var, kırgınlıklar var... Bunlar daha doğrudan, daha sulandırılmadan anlatılabilir, diye düşündüm. Ayrıca ben şairlerin roman ve öykü yazması gerektiğini düşünüyorum. Hatta şöyle diyorum; her şair roman yazmalı, yazmayan şairleri vurmalı.
* Bu kadar kirletilen bir dünyada, Türkiye'de buna müdahale edecek kişilerin şairler olduğunu düşünüyorum.
* İyi bir şair, kötü bir kurgu kurmaz. En azından dile ihanet etmez, temiz bir Türkçe'yle yazar. Onun gözlem gücü, anlatım gücü çok daha yüksektir. Çünkü şiir yazabilmek gerçekten 'doruk' noktasıdır edebiyatta.
* Şiir kendine bir yapı kurar; o yapı kurulduktan sonra ona ne şair müdahale edebilir ne bir başkası... Kendi kendini tanımlayan ve tamamlayan bir yapıdır. Ama roman birtakım boşlukları, fazlalıkları kaldırabiliyor, hatta kötü bir Türkçe'yi bile kaldırabiliyor. İşte bunlara itiraz ediyorum.
* Bu kitapta kötü bir imgenin, kötü bir Türkçe'nin olmadığını iddia ediyorum. Kurguda hiçbir şeyin aksamadığını düşünüyorum.
|