Polat'la nasıl kanka oldum?
Ben de vakit ayırabilir miymişim? Son zamanlarda, RTÜK sağolsun, 20 dakikada bir 6 dakika reklam alabilme kısıtlaması sayesinde, 70 dakikalık bir sitcom yazıp oynadığımdan, 'vakit' kelimesini duyduğumu zaman bir haller oluyor bana! Önce sinirli sinirli, içten içten gülüyorum, sonra isterik kahkahalar atmaya başlıyorum! Sinirler gergin, asap bozulmuş! Yazın gelmesi yakındır, kalıcı bir psikolojik hasar olmadan kurtulma ümidim hâlâ var! Ve fakat telefondaki ses ısrarlı. "Cem Yılmaz vaar, o vaar, bu vaaar" diye sayıyor. Röportaj yapmayacaklarmış, sadece fotoğraf çekimiymiş. Fotoğrafı da istediğim yere gelip, 15 dakikada halledeceklermiş. Tek şartları ise 'siyah bir kıyafet giymem'. Bu 'onbeş dakika' sözü genellikle yalan olur bu gibi durumlarda. Bir fotoğraf çekiminin 1 saatten aşağı sürdüğünü görmedim. Hele ki kapak fotoğrafı! İşi yokuşa sürmek için, "Peki o zaman, sete gelin, makyaj odasında, set arasında on dakikada çekin" dedim! Tuhaf ama sevinçle kabul ettiler! Bir akşamüstü, set arasında, ekip sete tam saatinde geldi. Bir paraflaş, bir makine. Gerçekten hayatımın en kısa fotoğraf çekimini, gerçekten bizim makyaj odasında, ve gerçekten 15 dakikada bitirdik. Tek dikkatimi çeken, bir ara fotoğrafçının, makyöz arkadaşımız İlknur'u bana doğru iterek, "Şimdi de elinizi arkadaşın omuzuna koyarak poz verin" demesi oldu.
'KOLUMUN ALTIDAKİ MAKYÖZÜM' Gazeteci reflekslerimle hemen "Neden?" dedim. "Kimin omuzuna elimi koymuş olacağım?" Bu noktada 'photoshop' tabir ettiğimiz hadiseden bahsetmekte yarar var. Şimdi efendim, birçok ünlü ve meşgul insanı bir araya getirip, aynı gün ve saatte bir stüdyoda toplamak, tecrübeyle sabittir ki mümkün değildir. Bu tip 'toplu' fotoğraflarda, ünlü kişiler, ayrı ayrı günlerde, hatta bizimkinde olduğu gibi, ayrı ayrı mekânlarda çekilip, sonra bilgisayarda birleştirilirler. Okuyucu da bakıp "Vay be, Ayşe, Fatma'yla kavgalı olduğu halde nasıl da samimi poz vermiş" falan der. Oysa söz konusu Ayşe ve Fatma, asla aynı çatının altında bir araya gelmemişlerdir! Uyandığım için, hemen sordum: "Kimin omuzuna elimi koymuş olacağım?" Deniz Akkaya, Nehir Erdoğan gibi, tanıyıp selamlaştığım bir takım hanımları, sonra da Cem Yılmaz, Okan Bayülgen ve Teoman'ı saydılar. Cem Yılmaz'la tanışıklığım var, zaten bir mizahçının başka bir mizahçının omzuna elini koyması, mesleğin getirdiği laubalilik açısından makul! Okan Bayülgen de gazetecilik günlerimden beri ahbabım sayılır. Teoman desen kaç yıllık arkadaşım. Sakıncalı bir durum görmedim! Ben ne bileyim bilgisayar yardımıyla Polat Alemdar'la kanka olacağımı! Sen o kadar ünlüyü say, sonra götür benim elimi, Polat Alemdar'ın omuzuna monte et! Polat Alemdar, tabii Kurtlar Vadisi'nde Necati Şaşmaz'ın oynadığı karakterin ismi. Bilmem açıklamaya gerek var mı?! Durum o kadar absürd ki, bu samimi kareyi elde edebilmek için, tutup suratımda ışık patlamış berbat bir poz seçmek zorunda kalmışlar. Olsun. Gazetecilik açısından, açık konuşayım, ben de olsam öyle yapardım. G.a.g. ve Avrupa Yakası'ndaki 'güldüren kadın', 'öldüren Polat'la son derece ahbab-çavuş bir durumda. "N'aber lan Polat? Kaç kişiyi temizledin bu hafta?" gibilerinden, sırıtkan bir ifade de var yüzümde! Neden derseniz, o esnada elim aslında makyöz İlknur'un omuzunda ve İlknur da gülüyor! Ama Necati Şaşmaz, tahmin edileceği gibi, asla gülmüyor. Tamamen karakterin ifadesini almış, kameraya afili, sert, dik bir bakış atmış. Sonraki karede, benim laubaliliğime sinirlenip, arkasını döndüğü gibi yüzüme bir tokat aşketmesini, veya okkalı bir laf etmesini bekliyorsunuz! Çekip vurabilir de yani, belli olmaz.
SAYGIDA KUSUR ETMEYİN! Bu arada yanımda, hemen diğer omzumun arkasına monte edilmiş Cem Yılmaz, durumdan tırsmış, olacakları hissetmiş, ürkek, her an sıvışabilecek bir ifadeyle objektife bakıyor. Önde sandalyede oturan Okan Bayülgen, arkada az sonra çıkacak arızadan habersiz, muzip muzip sırıtmış! Polat'ın yanıbaşındaki Burhan Öçal ise, kesinlikle onunla aynı tarafa geçmiş! Hatta bakışlarındaki sertlikten, onların birlikte çalıştıkları sonucuna varabiliriz! Ve bütün bu insanlar, farklı günlerde, farklı mekânlarda çekilmiş, hatta kimisi zaten var olan eski fotoğrafını vermiş anladığım kadarıyla! Artık bu fotoğraftan sonra popülaritemde nasıl bir değişiklik olur bilmem. Oktay Kaynarca'nın çakır rolünden sonra, hâlâ büyük saygı gördüğünü düşünürsek, belki Polat'la bu dostluğum da bana bir ağırlık, ayrı bir kredi kazandırır. Bundan sonra bu alemde bana saygıda kusur etmeyin, yakarım!
|