|
|
Duyguların şifresini çözüp, alt yazıları okuyabilenlerin ilişkisi sağlıklı oluyor
İlişkilerimizde yaşadığımız sorunların karşımızdakini iyi anlayamamaktan kaynaklandığına dikkat çeken Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Bengi Semerci, bu konudaki düşüncelerini ve bilimsel gerçekleri "Duyguların Şifresi" adlı kitabında topladı. "Hayatta gördüklerinizi izlerken, alt yazıları da okuyun" diyen Semerci, anne babalara yönelik ikinci kitabının da hazırlığı içinde....
"Arkadaşların olacak, sorunlar çıkacak, kandırılacaksın, kullanılacaksın, üzüleceksin. Sorun sende sanacaksın. Oysa ilişkileri, altlarında yatanları, hastalıkları bildiğinde daha akılcı olabilecek, hem kendini sevecek, hem de karşındakini affedebileceksin. Çünkü kimin, neyi, niçin yaptığını anlayabileceksin. Seviyorum dediğinde, sevginin ve aşkın anlamını düşüneceksin. Sevdiğinle aranda sorunlar çıkacak, çözüm şifrelerini arayacaksın. Bir yandan da yaşadığın toplumun içinde olaylar olacak. Bunların ne anlama geldiğini, alt yazılarında neler olduğunu bilmek gerekecek, daha iyi yaşayabilmek için. Herkes başka şeyler söyleyecek, yazacak. Sen kendi düşünceni oluşturabilmek için değerleri, mücadeleyi, korunmayı öğrenmek zorunda kalacaksın. Evet... Yaşamak, bilmek demek; yaşamak öğrenmek demek ve yaşamak, öğrenilenleri yapabilmek demek. Şifreleri çözmek demek."
Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Bengi Semerci, Alfa Yayınları'ndan yeni çıkan kitabı "Duyguların Şifresi" nde, işte böyle sesleniyor okurlarına... Uzun zamandır GÜNAYDIN Gazetesi'ndeki köşesinde de psikolojik konularda yol gösteren yazılar yazan Prof. Dr. Semerci, okurlarından gelen talepler ve sorular doğrultusunda kaleme almış kitabını... "Yazmak zaten hoşuma giden bir şey. Bana sıklıkla yöneltilen sorulara biraz daha geniş yanıt verebilmek, gönlümden geçenleri aktarabilmek ve bilinmesi gerektiğini düşündüklerimi toparlamak için kitap yazdım" diyor... * Hem GÜNAYDIN'daki köşenizin hem de yeni çıkan kitabınızın adı 'Duyguların Şifresi'... Bilimsel olarak gerçekten de her duygunun bir şifresi mi var, yoksa siz mi böyle olduğunu düşünüyorsunuz? Aslında bu çok bilimsel bir şey değil. 'Şifre' kelimesinin fikir babası bir başkası. Ama ben de böyle düşünüyorum. Duygularımızı tanımak, kendimizi ve başkalarını tanımak açısından çok önemli. Özellikle ilişkilerimizde, 'şifre' diyebileceğimiz durumları, yani karşı tarafın duygularının ne anlama geldiğini belirleyebilmek çok önemli. İster iş ilişkisi olsun, isterse aşk, ilişkilerimizin iyi gitmesi için karşımızdakinin duygularının ne anlama geldiğini belirleyebilmeliyiz. Genellikle hep kendi tutumumuza göre davrandığımız için, karşımızdakinin duygularının ne anlama geldiğini, o anda söylemek istediklerinin ne anlama geldiğini anlayamıyoruz. Ben aslında onlara 'alt yazı okumak' diyorum. Yani, herkesin söyledikleri var ama bir de o anda olduğu durum nedeniyle söyledikleri var. O altyazıları okumayı ne kadar başarırsak, ilişkilerimiz de o kadar sağlıklı ve o kadar iyi gitmeye başlar.
HER DAVRANIŞIN DUYGUSU VAR * Bir nevi empati kurmaktan bahsediyoruz o halde... Kendimizi karşımızdakinin yerine koyarak onu anlamaya çalışmak ve şifreyi çözmek gerekiyor. Evet... Biz değerlendirmeleri genellikle kendimize göre yaparız. O anda bizim ne düşündüğümüz çok önemlidir. Kızgın mıyız, huzursuz muyuz? Karşımızdakinin duygularını pek düşünmeyip, onun sadece davranışlarını değerlendiririz. Halbuki her davranışın altında yatan bir duygu var, onu da değerlendirmek birçok sorunun çözümü olur. * Sağlıklı ilişkinin özünde, kendi duygularımızdan çok karşımızdakinin durumunu iyi anlayabilmek var o zaman. Evet, yaşamın temelinde var bu. Sadece büyükler arasındaki ilişkide değil. Çocuklarımızla olan ilişkide, gençlerle olan ilişkimizde, hep bunları çözümlemeliyiz ki, sağlıklı ilişkiler kurabilelim ve onları anlayabilelim. Yoksa, yanlış şeyler yapabiliyoruz. * Peki, siz bilmekle uygulamak arasında sorun yaşıyor musunuz? Sizin de duygu karmaşalarınız, çıkmazlarınız var mı? Tabii ki. Hiç kimse her bildiği teoriyi kendi yaşantısına bire bir uygulayamaz. Dolayısıyla, benim de yaşantımda kuralları bilmeme rağmen, o anda hayata geçiremediğim bir sürü durum oluyor. O zaman ben de bilen arkadaşlarıma başvuruyorum. Gerçeği bilmekle, kendi içinde olduğumuz durumu ayırt etmek zordur. Zaten psikiyatrinin temeli de budur. İçinde olduğunuz bir olayın gerçek boyutlarını kaybedebilirsiniz.
ÇOCUKLAR 'HAYIR'I BİLMELİ * Kitabınızda 'Yaşamak gerek' dediğiniz pek çok duygu üzerine yazılarınız var. Peki duygular bu kadarla sınırlı mı? Kitabınızın devamı gelecek mi? Başka bir kitapla ilgili hazırlıklarım sürüyor. İlk kitabım daha çok erişkin dünyasına ve genç dünyaya yönelikti. Şimdi, 'Çocuklarımızla nasıl ilişki kurmalıyız?' sorusuna yanıt olacak bir kitap hazırlığı içindeyim. Önce çocuklarımızla ilişki kurmayı öğrenmeliyiz ki, onlar da sağlıklı ilişki nasıl kurulur, duygular nasıl sağlıklı yaşanır, öğrenebilsin. Çocuğun canı yandığında 'Ağlama' mı diyeceğiz, 'Acını belli etme' mi, yoksa 'Ağla ağlayabildiğin kadar' mı diyeceğiz? Bunları öğrenmeliyiz... * Peki, sizce anne babalarımız çok mu korumacı? Çocuklara çok mu fazla şeyi hazır sunuyoruz? Eskiden de çok şey çocuklara hazır sunulurdu ama biraz sınır da konulurdu. Bu durumun uç noktasına geldik. Galiba, o 'kendine yeten çocuk' lafını biraz yanlış değerlendirdik. Kendine yeten çocuk 'her istediğini yapabilen çocuk' demek değildir. 'Nerede durması gerektiğini, ne zaman ne yapması gerektiğini, ne zaman kendi karar verebileceğini ama ne zaman da başkalarının kararlarına saygılı olması gerektiğini bilen çocuk' demektir. Günümüz anne babasının yetiştirdiği çoğu çocuk, nerede duracağını bilmiyor. Hem her şeyi çok hazır alıyor, hem de 'yok'un ve 'hayır'ın anlamını bilmiyor. Bu, bir nesil için doğru bir şey değil. * Yeni kitabınızdaki bu ayrıntıları ne zaman okuyabileceğiz peki? Yeni kitabım sonbahara hazır olacak.
BERRİN ORUĞ
|