|
|
|
|
|
Anadolu Aleviliği'nde kadeh tokuşturulmaz
|
|
Tunceli Hozat'da cem töreni sürüyor. Deyişler bittikten sonra aramızda küskünler var mı diye bir anons yapılıyor. Merakla etrafıma bakınıyorum. Acaba var mı? Kimseden ses çıkmadığın gören dedeler törene devam ediyorlar. Dayanamayıp yanımda oturan Nesimi Dede'ye fısıldıyorum "Ya küskünler olsaydı ne yapılacaktı? Gülümsüyor ne yapacaktık barıştıracaktır. Alevilikte küskünlük olmaz. Sabaha kadar da sürse bütün salon birleşip onları barıştıracaktık." O sırada gençler salonun ortasında semah hazırlığına başlıyorlar Nesimi Dede koluma dokunuyor "Bak" diyor, "Bak, bunlar birazdan ilahi raks yapacaklar". Önce Kırklar, ardından Huzur Semahı'nı seyrediyoruz. En son Turnalar Semahı geliyor. Ne yalan söyleyeyim en çok etkilendiğim debu oldu. O el ve ayak hareketlerini, ibadet edenlerin turnaya benzemeye ve uçmaya çalışırcasına dans edişlerini anlatmak için kelimler yetmez, inanın. Fotoğraflar da yetmez. Öylesine etkileyici, öylesine içli ki gözleriniz yaşarıyor. Semah gösterilerinin ardından sıra törenin en başında dualarla kabul edilen lokmaların dağıtılmasına geliyor. Lokmayı dağıtmak bacıların işi. Bir de uyarı yapılıyor genç bacılara, deniliyor ki "Cem törenine gelmeden önce boy abdesti almak uygun düşer, bunu bundan sonra hatırlayınız."
NASIL DEDE OLUNUR? Cem töreninden hemen sonra sokaklara düşüyoruz. Saat gece 10 olmuş. "Üç saat sürdü" diyorum, "Bu da bir şey mi?" diye cevap veriyorlar. "Çokkalabalık olduğu için nefesler ve dualar az tutuldu. Genelde cemler en az 4- 5 saat sürer. Sadece bu kadar kalabalıkla konsantrasyonu yeterince sağlayamadık." Hozat'ın sokakları bu gece tıklım tıklım. Herkesin yüzünde bir gülümseme. Dedeler "Hadi" diyorlar "Yemeğe gidiyoruz." Başımı sallıyorum, gerçekten de hepimizde sebebini tam hissedemediğim bir mutluluk var. Yemekte sorulara devam ediyorum. Peki dede nasıl olunur? Yani en yaşlı mı seçilir yoksa herhangi bir soydan mı gelmek gerekir? Anadolu Aleviliği seyitliğe bağlanıyormuş. Bu bağ iki koldan gerçekleşiyor. Bir tanesi Hz. Hüseyin'in oğlu imam Zeynel Abidin soyu, öteki ise Hz. Ali'nin 7.8. göbekten torunuimam Rıza ve Musa Kazım soyu. Zeynel Abidin soyu daha çok Malatya yöresine doğru ilerleyen ve Gaziantep, Musul, Halep yöresine dağılmış. İmam Rıza'nın hikayesi ise biraz daha karışık. Hz. Ali'nin öldürülmesi, Kerbela olayından sonra Hz. Ali Necef'e gömülüyor. Mezarının bir çok kişi tarafından ziyaret edilmesi Emevileri rahatsız edince mezarın kaldırılması gündeme geliyor. Bunun üzerine İmam Rıza dedesinin kemiklerini Afganistan'daki mezar-ı şerife götürüyor. İmam rıza ve soyu oradaki çeşitli oymak ve aşiretlerden kız alıp verince soy dağılmaya başlıyor. İmam Rıza Afganistan'dan sonra İran'a geçiyor ve orada da varlığını devam ettiriyor. Dolayısıyla bu soydan gelen çocuklara"Seyit" deniliyor. Horasan bölgesinde çıkan kargaşalar sonucu seyitler Hazar'ın güneyinden geçip Kars kapısından Anadolu'ya geliyorlar. Çeşitli bölgelere dağılmalarına rağmen birbirlerine son derece bağlılar. İşte hani çok bilinen "El ele el Hak'a" cümlesi oradan geliyor.
CANDAN CANA ŞEREFE Dedeliğe gelince, dede olabilmek için Hz. Ali soyundan gelmek gerekiyor. Genellikle aile içerisindeki en bilgili erkek çocuk dede oluyor. Yani 18-19 yaşında bir Alevi dedesine bile rastlayabilmek mümkün. Yemekte şarap içiyoruz. Aleviler kadeh tokuşturmuyor, kadeh tutan ellerini tokuşturup şerefe yerine "Candan cana" diyorlar. Yani camdan cama, bardaktan bardağa değil. Hep insan ön planda, hep yardımlaşma, hep sosyalörgütlenme... Kardeşlik kavramının büyük önem taşıdığı Anadolu Aleviliği'nde maddi yardımlaşma nasıl oluyor? Yani birinin paraya ihtiyacı olursa ne yapılıyor? Onun da çaresi bulunmuş. Öncelikle kardeşlik yemini edenler birbirlerine ölene kadar bakmakla yükümlüler. Öylesine yakın bir bağ ki bu kardeş olan iki aile kız alıp kız veremiyorlar. Ayrıca Eylül ayında düzenlenen cemlerde "Hakullah" denilen bir sistem var. Bu sisteme göre herkes kazancının beşte birini ocağın dedesine teslim ediyor. Dede ortaya konulan para için ihtiyacı olan gelip alsın diye bir duyuru yapıyor. İhtiyacı olan aldıktan sonra birikmiş olan gelir beşe bölünüyor. Önce yolculara, sonra yoksullara, ardındanyetim ve öksüzlere en son da cem için gelen konukların ağırlanmasına para ayrılıyor. Geri kalan miktar ise ileride yapılacak yardımlar için tutuluyor. Tam bir sosyal yardımlaşma örneği. Dedeler hem anlatıyor hem de gülüyorlar, "Maalesef bu geleneği çok sürdüremiyoruz. Kimse eskisi kadar yardımlaşma sevdalısı değil." Hozat'da bir gün daha bitiyor. Kadehlerimizi kaldırıp ellerimizi tokuşturuyoruz, "Candan cana" diyoruz. Gece çöktükçe dedeler bir bir izin istiyorlar. Yarın yola çıkma vakti. Hozat sokakları sessiz. Halk çoktan evlerine çekilmiş. Uzaklardan bir yerden yanık bir ses türkü söylüyor gecenin ortasında. "Yansın Hozat, yansın" diyor. Biraz yaklaşınca el sallıyorum. Elini kalbine götürüyor genç adam. Sonra dudağına.
|
|
|
|
|
|
|
|
|