| |
|
|
Türk-Amerikan ilişkileri eldivensiz tartışılırsa
ABD yönetiminden üst düzey bir yetkili ile Türkiye'de de "Devlet" te görevler almış üst düzey bir insan bu günün sorunlarını çok açık ifadelerle tartışırlarsa ve bu satırların yazarı olan gazeteci de bu tartışmaya tanık olursa, aşağıda okuyacağınız gözlemler şekillenir. Birinci gözlemim şu: ABD'de de Türkiye'de de devlet şu anda tek sesli değil. Örneğin ABD'de, Beyaz Saray ve Pentagon hem Irak hem de Ortadoğu konusunda Dışişleri ve CIA'dan farklı çizgideler. Dışişleri Bakanlığı'na Powell'in yerine Rice'ın gelmesi bu ikiliği gidermek için atılmış bir adım. Ama Amerikan diplomatik bürokrasisi Başkan Bush'u beğenmiyor. Irak'taki kararsızlık ve başarısızlıklarda bu ikiliğin katkısı çok fazla. Türkiye'de de siyaset ne kadar AB yanlısı politika izlese de, "Devlet "te AB'ye karşı endişeler var. AB'ye uyum koşullarının getirdiği yeni olgular, devlet fonksiyonerlerini endişelendiriyor. Örneğin " Kürt Realitesi "nin toplumu bölen biçimde içerik kazanması, Abdullah Öcalan'ın yeniden yargılanması ihtimali, Ermeni Soykırımı iddialarının eskisinden daha şiddetli biçimde gündeme gelmesi, Kıbrıs'ın AB üyeliği için bir ön şart olması, "Devlet " fonksiyonerlerini endişelendirmekte. Nasıl yerleşik Washington Bush'u "Dışarıdan " biri olarak görüyorsa, yerleşik Ankara için de AK Parti iktidarı o şekilde "Dışarıdan " biçiminde algılanıyor. Bunda "Laiklik" kavramının farklı yorumlanması ağırlıklı etken. ABD'nin Türkiye'ye bakışına gelince... Sade Bush yönetimi için değil, Washington'da Türkiye yanlısı olarak bilinen çevrelerde de 1 Mart Tezkeresi'nin reddi, derin kuşkular yaratmış. Bu kuşkular önce Tezkere oylaması öncesinde sessiz duran askerlere yönelmiş. Ama sonra AK Parti iktidarı ve Erdoğan, kuşkuların hedefi olmuş. Şimdi de İncirlik konusunun uzatılması sorunu var gündemde. Başkan Bush, Erdoğan'ın hazirandaki ABD ziyaretinde randevu verebilir. Ama artık BushErdoğan ilişkileri kesinlikle eskisinden farklı. Büyükelçi Edelman'ın Ankara'dan başarısızlıkla ayrılması da ABD yönetimi için ciddi bir mesele gibi görünüyor. Çünkü Edelman, Başkan Yardımcısı Cheney'e çok yakın bir kişi. Buna rağmen haftalarca Başbakan'dan randevu alamaması, Washington'da ciddi bir sorun biçiminde algılanıyor. Daha açıkçası, AK Parti iktidarı ile Bush yönetimi arasında bir iletişim sorunu olduğunu düşünüyorlar. İç kamuoyunda da seslendirilen "Erdoğan'ın çevresindeki Çin Seddi " eleştirisi, Washington'dakilerin düşüncesini de yansıtıyor. Türkiye'de "Devlet " ise, özellikle Süleymaniye'de bizim askeri görevlilerimize Amerikan askerlerinin yaptıklarından ötürü, burukluk içinde ve öfkeliler. Amerikalılar ise bunu, " 1 Mart Tezkeresi reddedilince Kuzey Irak'ta boşluk doğdu. Süleymaniye olayı, bunun sonucudur " şeklinde yorumlamayı tercih ediyor. Bush yönetiminin derin düşüncesinde Avrupa Birliği'nin uzak geleceği parlak değil. Avrupa'nın dünya rekabetinde uzun vadeli soluğu olmadığına inanıyorlar. Onlara göre Türkiye AB için çaba harcasa bile, uzun vadede NAFTA'lı olmayı hedef almalı. NATO kelime olarak Kuzey Atlantik İttifakı'ydı ve Türkiye Kuzey Atlantikli olmamasına rağmen NATO üyesiydi. Aynı şekilde Kuzey Amerika Ticaret Bölgesi olan NAFTA'ya da girebilir Türkiye. Böyle bir düşünce de seslendiriliyor. Bir de "Suriye "nin ABD için öncelikli bir sorun olarak durduğu dikkati çekiyor. Irak benzeri bir askeri müdahale söz konusu olmasa da, SuriyeAmerika gerginliğinin önümüzdeki dönemde süreceği çok açık. Sezer'in Suriye seyahatinin Baas rejimine destek anlamına geldiğini düşünüyorlar. Bush ile Erdoğan'ın benzerliklerine gelince... İkisi de kendi medyasından fazla hoşnut değil.
|