| |
|
|
Erdoğan "Özal Olayı"ndan dersler almalı..
Bir politikacıya ve özellikle iktidardaki bir lidere "Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla" benzeri göndermeler yapmak, o lideri öfkelendirmekten başka işe yaramaz. Acaba, pazar günü 12'nci ölüm yıldönümünde andığımız Turgut Özal hakkında yapılan yorumlar, Başbakan Erdoğan'da bu tür bir algılamaya neden olmuş mudur? Acaba Erdoğan şöyle bir alınganlığa düşmüş müdür? - Özal'ı çeşitli yönleriyle anlatanlar bana "Sen Özal gibi olamazsın. O çok farklıydı" mesajını mı gönderiyorlardı? Tabii ki Erdoğan'ın böyle bir alınganlık hissetmesine hiç gerek yok. Neticede Özal yaşamıyor. Turgut Özal Erdoğan'ın rakibi değil. Erdoğan başarısız olduğu zaman iktidara Turgut Özal değil mesela Mehmet Ağar veya Erkan Mumcu gelir. Örneğin Erbakan, Özal'dan daha somut bir rakip Erdoğan için. Politikanın evrensel gerçeğini biliyoruz hepimiz. Bir politikacı ancak öldükten sonra rakipleri tarafından da "Devlet Adamı" olarak kabul edilir. Bu durumda Başbakan Erdoğan'ın da kendi açısından "Özal Olayı"nı değerlendirip birtakım dersler çıkarması, hem kendisi hem de Türk demokrasisinin geleceği açısından hem önemlidir, hem de faydalıdır. Turgut Özal da, Tayyip Erdoğan da, birer askeri geçiş dönemi ertesinde, toplumun sivil demokrasiye olan özleminin ve toplum mühendisliğine karşı tepkisinin sonucu olarak iktidara geldiler. Özal 12 Eylül'ün, Erdoğan da 28 Şubat'ın anti tezi biçiminde halktan oy aldı. İkisi de partilerini kurdukları yıl, diğer köklü partileri geride bırakarak seçimleri kazandılar. Ne zaman ki Özal demokratikleşme yolunda çizgi dışına çıktı ve 12 Eylül yasaklısı siyasi liderlerin affına karşı çıktı, o noktada siyasi inişi de başladı. Çünkü Özal'ın ANAP'ının tek başına kazanması, o eski köklü partileri de liderleri de siyasetten silmedi. Demirel, Ecevit, Erbakan ve Türkeş gibi isimler ve onların partileri iki dönem sonra yine seçimlerde varlık gösterdiler. Bir geçiş süreci sonunda Demirel de, Erbakan da, Ecevit de başbakanlık koltuğuna oturdular. Demirel cumhurbaşkanı da oldu. Bu durumdan alınacak ders nedir? - Demokrasilerde hiçbir parti sürekli iktidarda kalamaz. Güncel konjonktürün sonucu parlamış partiler, köklü siyasi örgütleri yok edemez. Bu gerçeğin ışığında Erdoğan'ın "Benim alternatifim yok. Benden başka kimse halktan oy alıp iktidar olamaz" benzeri bir yanılgıya düşmemesi gerekiyor. "Özal Olayı"ndan alınması gereken diğer derse gelince. Ölümünden 12 yıl sonra Özal hâlâ yaşıyormuş gibi anılıyorsa, mukaddesatçısı da, muhafazakârı da, liberali de hâlâ Özal için iyi şeyler söylüyorsa, dış dünyadaki düşünce ve siyaset odakları Özal'ı "Farklı bir lider" şeklinde hâlâ değerlendiriyorsa, bunun sebebi Turgut Özal'ın bütün çevrelere açıklığı, sadece bir siyasi cemaatin adamı olmaması ve dünyayı iyi algılamasıdır. Erdoğan bu konuda başarılı değil. Kendi "Takım"ı dışında onun diyalog içinde bulunduğu bir yelpaze yok. Demokratikleşme, Kıbrıs'ta çözüm ve AB üyeliği gibi hedeflerde onu destekleyen kesimlerle de, 17 Aralık'tan sonra aradaki köprüleri attı. Yabancı dil bilmemesi ve dar çevreye bağımlılığı yüzünden, dünya liderleriyle yüz yüze görüşmesine rağmen, dünya politikasındaki değişiklikleri algılayamıyor. Türkiye'de seçilmeden, kendisini "Seçilmiş Lider" olarak Beyaz Saray'da ağırlayan ABD yönetimi ile arasında "1 Mart Tezkeresi Hayaleti" var. Buna bir de "Suriye Politikası" eklendi. Özetle Erdoğan, Özal anılırken söylenenleri "Kızım sana söylüyorum" içeriğinde değerlendirmemeli, ama Özal Olayı'nı da dikkatle gözden geçirmelidir.
|