| |
|
|
Fıkra sendromu
Köşe yazılarına giren fıkraların bir sınırı, ölçüsü, adabı olmalı mı? Halk olarak fıkra seviyoruz. Gülmekten hoşlanıyoruz, ama... Bazen duyarlılık zorlanıyor. Köşelerine fıkra alanlara "yapmayın" diyemem. Denemez. Özgür iradeleridir. Ama, gazeteyi hukuksal ve ekonomik açıdan gözetmek adına, bazı ahlaki ve teknik noktaları dikkate almakta yarar var. Önerilerim şöyle: * Her fıkra yayınlanabilir. Ama her fıkranın yer bulabileceği yayın organı farklı olabilir. Cinsel içerikli fıkra bir erkek dergisinde tepki doğurmaz. Ama, dinsel inancı hicveden bir fıkra, muhafazakâr bir gazete okurlarında infial yaratır, okur kaçırır. Yani, yayının niteliği çok önemli. Sabah gibi kitle gazetesinde, fıkranın "kırılganlık yaratma" etkisi çok büyük. Sınırsız bir hoşgörü beklemek yerine, duyarlılıkların makul bir ortalaması dikkate alınmalı. * Fıkralarla ilgili en duyarlı alan, meslekler. Bu yüzden, fıkra sunarken, "bu fıkrayla yanlış anlamalara yol açar mıyım?", "hoşgörü sınırlarını aşırı zorluyor muyum?" diye sormakta yarar var. * Fıkralar ırkçılık, şiddete özendiricilik, kişilere hakaret, cinsiyet ayrımcılığı içermemeli. * Sabah'a yakışan bir genel "gusto" ve "beğeni düzeyi" var. Bunu aşağıya çekmemek gerek.
|