| |
|
|
Bu prens gerçekten başka türlü
Yıllar önce bir Amerikan dergisinde gördüğüm karikatürü hâlâ hatırlıyorum. Hani kozasından çıktıktan sonra sadece 24 saat yaşayıp ölen kelebekler vardır ya. Onlardan biri dişi, diğeri erkek iki kelebek aynı dalın üzerinde yan yana duruyorlardı. Dişi kelebek erkek kelebeğe, - Bugün olmaz, diyordu. Sadece 24 saat yaşayan bir canlının "Bugün olmaz" demesi, "Hayata bu gelişte olmaz" anlamına gelmiyor mu? Prens Charles'ın uzun yıllar sonunda Camilla Parker Bowles ile evlenmesini izlerken, işte o karikatürü hatırladım. Çünkü Prens ve yeni eşi, birlikteliklerini "Hayata bu geliş "lerinde gerçekleştirmek kararlılığını göstermişlerdi. İkisi de sevmedikleri ile evlenmişler, mutsuzluklara boğulmuşlar, beraberliklerini engelli yaşamışlardı. Ama sonunda evlenmişlerdi işte. Birbirlerine duydukları sevgi ve Prens Charles'ın kararlılığı, onların bu yaşamda karıkoca olmaları ile mutlu sona ulaşmıştı. Ben İngiliz tahtının veliahtı Prens Charles'ı nedense hep hafife alırdım. Herhalde genlerimize işlemiş olan "Cumhuriyetçi" bilgidendi bu. Ya da bir insanın meslek hayatına başlaması için annesinin vefat etmesi gereği, bana ters geliyordu. Ama Charles ile Camilla'nın nikahları kıyıldığından beri, farklı bakıyorum İngiliz prensine. Kararlı, sabırlı ve ne yaptığını bilen bir insan portresi bu. Hanedanın kurallarına, halktan gelecek tepkilere, baskılara teslim olup, mutluluğunu ve sevdiği kadının mutluluğunu "Hayata diğer geliş"e ertelemeyen gerçekten yürekli bir erkek. Amerikalı dul Wallis Simpson'la evlenmek için tahttan feragat edip, İngiltere dışına bir nevi sürgüne gitmeyi göze alan büyük amcası müstafi kral Edward da böyle değil miydi? İşin özeti şu. Bu İngilizler enteresan insanlar. Kralları, prensleri bile, diğer mavi kanlılardan farklı. Kafalarına bir şeyi koydukları zaman, onu ne olursa olsun yapıyorlar. Prens Charles'ın büyük dedesi 8'inci Henry'yi düşünün. Vatikan'ın kurallarına uymamak için İngiltere Kilisesi'ni kurdu. Katolikliği ülkesinden tasfiye etmek ve bağımsız olmak için, o döneme ait ne kadar sanat eseri ve dini mimariye ait ne kadar yapıt varsa hepsinin yok edilmesini göze aldı. Tarihin en büyük "İkonoklasti" olaylarından birini başlattı. "Ütopya" nın yazarı Thomas More, O'nun Anne Boleyn'le evlenmesine karşı çıktı diye idam edilmedi mi (1535) mesela? Ve bugüne geliyorsunuz. Prens Charles Papa'nın cenazesine katılmak için perşembe günü Roma'ya uçup, Vatikan'daki törende yerini alıyor. Cuma günü de İngiltere'ye dönüp, Windsor'daki kendi nikah törenine katılıyor. Nikah törenini ertelemiyor. Aslında doğru da yapıyor. Büyük dedesinin İngiliz usulü evliliğine karşı koyduğu için boynu kesilerek idam edilen Thomas More'u, Papa 11'inci Pius 1935'te aziz ilan etmemiş miydi? Çocuklarının annesi ve eski eşi Lady Diana Mısırlı sevgilisi Dodi Fayed'le bir kazada can verdikten sonraki cenaze töreninde de, sanki bütün olaylar yaşanmamış gibi değil miydi Prens Charles? Bu İngilizler gerçekten farklı insanlar. Prensleri bile başka prenslere benzemiyor.
|