|
|
|
|
Kremlin'de bir Kemalist
Rusya'da İngilizce yayımlanan Moscow News gazetesi, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i, Mustafa Kemal Atatürk'e benzetti.
Gazetenin bugünkü sayısında İngiliz hukukçu Christopher B. Stone tarafından kaleme alınan ''Kremlin'de bir Kemalist'' başlıklı yorum haberde, Rus petrol şirketi Yukos'a yönelik davanın ardından Putin'in ideolojisi konusunda çeşitli tartışmalar olduğu belirtildi.
Haberde, 2000 yılında tam olarak neyi savunduğu kestirilemeyen Putin'in 11 Eylül 2001'den sonra İngiltere'nin eski Başbakanı Margareth Thatcher'a benzetildiği belirtilerek, ''Tüm bu benzetmeler gerçeği yansıtmıyor. Putin'in ideolojisi net ve tutarlı oldu. O bir Kemalist'' denildi. Modern Türkiye'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk gibi Putin'in de çağdaşlaşma ve batıyla entegrasyon taraftarı olduğu belirtilen haberde, şunlar kaydedildi:
''Atatürk'ün reformları arasında Hilafet'in kaldırılması, fes yerine şapka kullanımı, Latin alfabesine geçiş ve İsviçre Medeni Kanunu'nun Türkiye'ye uyarlanması var. Putin de, kişi başına milli geliri Portekiz seviyesine çıkarmayı, kararlı bir vergi politikası uygulamayı, toprakların büyük bölümünü özelleştirilmeyi amaçlıyor. Gazprom hisselerinin yabancılara pahalı satılmasına neden olan sorunları ortadan kaldırdı. En önemlisi de dış politikayı sadece Çin ve Hindistan eksenine oturtma isteklerini yerine getirmemesi.''
Atatürk ve Putin'in ilk dönemlerinde yabancı ideolojilerden de birşeyler kattığı, Atatürk'ün dönemin Türkiye'sinin devrim temellerinin atıldığı Selanik'te, Putin'in de Rusya'nın devrimci ve Batı dünyasına kapı olan kenti St. Petersburg'da dünyaya geldiği belirtilen haberde, şu görüşlere yer verildi:
''Aynı Atatürk'ün askeri doktrin üzerine olan çalışmaları gibi, Putin de kişiliğinin oluşum yıllarını Varşova Paktı'nın ekonomisinin en etkili olduğu Doğu Almanya'da geçirdi. Kendileri reformcu olmalarına rağmen, iki lider de seleflerine güven duymadılar. Jön Türkler Atatürk'ü küçümserken, Yeltsin ailesi kendini Putin'in istihbaratçı çevresinden soyutladı. Sonuç olarak, her iki lider de yetkileri ellerine alır almaz seleflerine mesafeli durdular.
Bürokratlarının reformlarına karşı düşmanca yaklaştığı Putin ve Atatürk, muhafazakar eleştirilere rağmen çağdaşlaşmayı sağlamlaştırmak için merkezileştirme stratejini uyguladılar. İki lider de merkezileştirmeyi çağdaşlaştırmayla tutarlı bir gelişme olarak gördüler. Türkiye'de yerel savaş ağaları Kemalizm'in altını dinamitlerken, eski Komünist Rusya'da dar görüşlü bölge valileri sivil özgürlükleri ve ekonomik reformları engellediler.''
Atatürk'ün bölgelerdeki karşı koyuşlara Putin'in yerel yöneticileri merkezden atama yöntemi şeklinde karşılık verdiği belirtilen haberde, ''Atatürk orduda subaydı, Putin de KGB'de. İki lider de askerle polis gücünü düzeni sağlamada ve potansiyel rakiplerisusturmada kullandı'' görüşüne yer verildi.
'İKİ LİDER DE MİLLİYETÇİ AMA ŞOVEN DEĞİL'
Türkiye'de 1925-1929 yılları arasında Türk hükümetine iktidarı yıkmayı amaçlayan kurum ve gazeteleri kapatma yetkisi verildiği savunulan haberde, şunlar kaydedildi: ''Atatürk, 1930 yılında kontrollü muhalefet yarattı ama umulmadık şekilde destek alması üzerine kurdurduğu bu partiyi hemen kapattı.
Benzer bir şekilde Putin, Dimitri Rogozin'e Rodina (Anavatan) partisini kurdurdu ve böylece 2003 yılındaki seçimde Komünist Parti'nin oylarını aşağıya çektirdi. Son olarak Atatürk ve Putin milliyetçi ama şoven değiller. Putin, Beslan'daki olaylar için yaptığıaçıklamada, Rusya'nın zayıf olduğunu ve zayıfın da dayak yemesinin normal olduğunu söyledi. Osmanlı İmparatorluğu'nun Sevr anlaşmasıyla dağıtılmaya çalışılması sırasında Atatürk'ün söyleyebileceği türden sözler.''
Haberde, ''Kemalist Rusya'nın'' bundan sonra atabileceği adımlar konusundaysa şu yorumda bulunuldu:
''Öncelikle ekonomik liberalleşme devam edecek, ancak hükümet ulusal şampiyonları teşvik edecek. (Rus girişimci ve iş dünyasını) Örneğin, Rosneft ve Gazprom'un birleşmesi Atatürk'ün devletçi politikalarıyla tutarlı. İkinci olarak orta vadede, hükümet teoride Anayasal, pratikteyse otoriter olacak. Atatürk'ün niyeti Türkiye'nin 1950'den beri yapmaya çalıştığı gibi liberal demokrasiye sahip olmasıydı. Putin de yönetilebilen demokrasiden söz ediyor. Onun ideolojisi demokrasinin ertelendiği anlamına gelebilir, ama demokrasinin inkar edildiği anlamına kesinlikle gelmez.''
|
|
|
|
|
|
|
|
|