Gerçek aşk yoğunluk değil şekil değiştirir
Kendimi en bildiğim, hayattan hem ders hem keyif aldığım bir zamanda yani tam da 37 yaşında aşık oldum. Yıllar yılı arkadaşlarım benim ne denli kolay aşık olduğuma ve aşkı unuttuğuma tanık oldu. Bu seferkinde bir şey farklıydı. Önce bunu, daha evvel kaç kere kendime tekrarladığımı düşündükçe "Bu da nefis, romantik bir aşk olacak herhalde, hadi bakalım yelkenler fora" diye giriverdim içine. Ancak bulduğum, kadın-erkek ilişkisinin en güzel, doyurucu ve belki de o yüzden en lezzetlisiydi. O da bana aşıktı ve aynen benim gibi seviyordu. Sevme şekli benim gibiydi; tutkulu, verici, sıcacık... Gözlerime gerçek sevgiyle bakıyordu; hem boncuk çocuk hem de şövalye gibi. Belki bundan, belki yaştan, yaşanmışlıktan, belki kaderden veya hepsi birden; bu aşk ölümsüzdü. Tabii sadece kadın ve erkek olmaktan dolayı, sadece İstanbul gibi dünyanın en kaprisli şehrinde yaşayan insanlar olmamızdan ve tabii biraz da bagajlarımızın ağırlığından biribirimizi tüketmeye başladık. Bu şablonu kaç kitap ve filmde gördüm, kaç kere yanı başımda gördüm ama sanki kabusta koşmak gibi, mani olamadım. O Türk erkeği oldukça ben kaknem Türk kadını oldum. (Hepimiz öyleyiz ya...)
KARŞILIKSIZ SEVGİ Hayatlarımızın en zor ve yorgun zamanlarından birini, birlikte ve birbirimize destek olarak tamamladıktan sonra, ilişkimizin özünden bir şey kalmayan noktasında olduğumuzu fark ettik. Ayrıldık; ben hasretten, insanın göğüs kafesindeki sancıyı kalp krizi zannedebileceğini keşfettim. O bana hep, birlikte üretmeyen insanların (Bu ortak üretim ya da ağır sanayi hamlesi olmak zorunda değil, hayat adına üretmek elbette) birlikte hatta yan yana durmalarının bile bir anlamı kalmayacağını tekrarlayıp durmuştu aylarca. Bense tam bir şımarık romantik gibi "Romeo kalsın, ben de Juliette'e pek yakıştım" dedim durdum. Hasret bana gösterdi ki, ben onu kaybedemem. İnsan olarak, yol arkadaşı olarak, hayat arkadaşı olarak. Ve söyledim, "Hayatımdan çıkma, seni kaybedemem. Sensiz müzik dinlemek keyif değil artık, en şaşırtıcı şeylere sensiz şahit olmak zevk vermiyor, kazanmak da kaybetmek de çok yalnız bir şey. Bende kal, istersen sevgilim olma." Kadın-erkek sevgisinin de gelmesi gereken son nokta "karşılıksız sevgi" noktası bence. Bu noktayı bulamadığınızın adı aşk değil. Buldunuz mu da yüreğinizin içinde tutmak için elinizden geleni yapın. Gerçek sevgi bir enerjidir. Fizikteki en önemli kanunlardan birine göre; "Enerji kaybolmaz, form değiştirir". Aşk olgunlaştıkça, emek arttıkça yol daha sarp ama zirve sarhoş edecek kadar keyifli oluyor ve sevgiliniz artık "kıymetli"niz oluyor. Bu her şey demek, mutluluğun ta kendisi demek...
İLİŞKİ CADISI AYŞE
|